Bu çalışmayla, göçlerin nedenleri, süreçleri ve sonuçları ile kültürel boyutun buna etkisine ışık tutulmuştur. Göç olgusu birey ve toplumun yaşantısında önemli bir role sahiptir.
Türk kültüründe göçmenlik özel bir olgudur. En eski Türk destanlarından biri olan Göç Destanı, Orta Asya’daki Horasan’dan göç eden Türklerin Anadolu’ya yerleşmelerini anlatır. Ama günümüze kadar yaşamlarını yarı göçebe olarak sürdürmüşlerdir. Osmanlı İmparatorluğu’nun gelişmesiyle Türklerin göçü Balkanlara doğru devam etmiştir. 18. yüzyılın sonlarına doğru Kırım, Girit, Makedonya ve Kafkaslardan Anadolu’ya doğru göçlerin başladığı görülmüştür. İç göç 1950’lerde Anadolu’nun fakir bölgelerinden sezonluk işçilerin Çukurova’ya çalışmak, yaşamak maksadıyla da tamamen İstanbul’a yerleşmeleri ile başlamıştır. Anadolu’dan dışarıya dış göç ise 1960’larda Türklerin Batı Avrupa ülkelerine misafir işçi olarak gitmeleri ile başlamıştır. Coğrafi konumundan dolayı Türkiye, Doğu ile Batı’yı birleştiren bir köprü konumundadır.
Göç olgusu Türk destanlarında ve hikayelerde önemli bir konudur ve göç alanındaki sözcük ve söylemler Türkçe’de önemli bir yer tutmaktadır. Türk göçlerinde en önemli özellik, göçlerin plansız olmasıdır. “Kervan yolda düzülür” sözü önemli bir atasözüdür. Göç elem, keder, acı ve üzüntü kaynağıdır, ancak bu olumsuz etkiler barış, neşe ve mutluluğa dönüşebilir. Göç, yaşam gibi, çok fazla çaba, gayret ve mücadeleyi zorunlu kılmaktadır. Hem bireyin hem de toplumun karşılıklı olarak çaba göstermesi durumunda, göç başarılı olma ve katma değer oluşturma potansiyeline sahiptir.