Nevşehirli Âşık Ahmet, saz çalmayan, ancak şiirlerini ezgili bir şekilde yaratan halk şairlerimizden
biridir.1950 doğumlu olan şair, Nevşehir’de yerel gazetelerde yayımladığı şiirleriyle
ve çeşitli tarihlerde oluşturulup eşe dosta dağıtılan amatör ses kayıtlarıyla biliniyor. Elimizde
1990’da gerçekleştirilen iki video kaydı ve 1960’lı yıllardan günümüze kadar yazdığı
şiirlerin bulunduğu dört el yazması defter de var. Bu defterlerde Âşık Ahmet’e ait 384 farklı
şiir bulunuyor. Herkesin türkü söylediği bir aile ortamında büyüyen şair, özellikle ilk şiirlerinde
dedesinden dinlemiş olduğu Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre gibi halk
hikâyelerinden; Âşık Garip, Âşık Kerem, Karac’oğlan ve Muharrem Ertaş gibi âşıklardan
besleniyor. Şiirlerinde en çok işlediği konular arasında aşk, gurbet, yoksulluk, toplumsal yergi
ve kişisel olaylar sayılabilir. Âşık edebiyatının temeli olan “aşk”, Âşık Ahmet’in sanatında
da, bir ilkokul öğrencisinin saf aşkını dile getiren ilk şiirlerden, yaşamaya geç kalmışlığın
ve zamansızlığın ifadesine dönüşen son şiirlere kadar, en başat konudur. Toplumsal yergiye
yönelen şiirlerde ise insanların kabalığı ve birbirlerine yaptığı haksızlıklar, masumiyetin cezalandırılması,
çıkarcılık, sahtekârlık, tüketim çılgınlığı ve savurganlık, sömürü, eşitsizlik,
adaletsizlik, kötü yönetim ve terör gibi güncelliğini koruyan konular öne çıkıyor. Yalnızca
kendi başından geçenleri değil, yakın çevresinin yaşadıklarını da dile getiren Âşık Ahmet’in
sanatında başkalarının ağzından yazılmış şiirlere de rastlanıyor. Şiirlerin büyük bir kısmı,
âşık edebiyatının temel şekli olan 8’li ve 11’li hece vezniyle kurulmuş koşma biçiminin özelliklerini
gösteriyor.