Ataerkil kültür toplumun en küçük yapıtaşı olarak gördüğü aile kurumunu kutsamaktadır. Boşanmak, aile birliğin ve dahası toplumun düzeninin bozulması anlamına geldiğinden ataerkil kültürde istenmeyen bir durumdur. Ataerkil toplumlarda kadının boşanması ve erkeğin boşanması arasında fark vardır. Boşanmış kadın başta ekonomik olmak üzere sosyal ve kültürel pek çok sorunla başa çıkmak zorunda kalmaktadır, yoksullaşmaktadır ve dışlanmaktadır. Bir başka deyişle boşanmış kadın ataerkil kültürde damgalanmaktadır. Ataerkil kültür, erkek egemenliğini yücelttiği için bu kültürde boşanmış kadının yaşadığı sorunları boşanmış erkeğin yaşadığı söylenemez. Erkek, aksine boşandığında özgürleşmekte, eğer isterse kendine kolayca yeni bir yaşam kurarak yeniden evlenebilmektedir. Ancak kadının kendine yeni bir yaşam kurması ve/ya da yeniden evlenmesi ataerkil kültürde güçtür. Bu çalışmanın temel amacı ataerkil kültürde boşanmış kadının durumunu feminist kuram temelinde tartışmaktır. Bu amaca ulaşmak için öncelikle tarihsel ve teorik bir bakış açısıyla “ataerkillik”, “erkeklikler”, “kadınlıklar” ve “boşanma” kavramları üzerinde durulmuştur. Daha sonra Erving Goffman’ın “Damga Kuramı” ışığında boşanmış kadının ataerkil kültürdeki yeri ve karşı karşıya kaldığı zorluklar irdelenmiştir.