Yaşlılık, fiziki birtakım eksikliklerin ortaya çıktığı bir evreyi ifade eder. Ancak geleneksel toplumlarda yaşlılık, genellikle tecrübe ve bilginin aktarıcısı olan bireyleri betimler. Geçmişle ilgili deneyim, bilgi ve tecrübe sahibi olan yaşlı bireyler, mensubu oldukları toplumlarda akıl hocalığı yaparak toplumsal ve siyasi temelli sorunların çözümüne yardımcı olur. Bu etmenlerden dolayı yaşlı kişilerin yönetimsel tecrübelerinden yararlanılarak toplum içerisinde gerontoktatik bir yapı teşekkül eder. İçtimai hayatın yaşlı erkekler tarafından yönetilmesini ifade eden gerontokrasi, çeşitli toplumlarda hâkim olan sosyal bir yapılanmadır. Bilindiği üzere Türklerde veraset, babadan oğula geçer. Babadan sonra evde söz sahibi olan büyük oğul, aynı zamanda tahtın da sahibidir. Buna rağmen Çin kaynaklarından edinilen bilgilere göre Hunlarda gençlere daha çok önem verilmiştir. Buradan hareketle Hun döneminde gerontokratik yapılanmanın henüz oluşmadığı söylenebilir. Ancak Uygur harfli ve İslami Dönem Oğuz Kağan Destanlarında bu durumun dönüşüme uğradığı görülür. Hunlarda konargöçer yaşamın koşulları gereği yaşlılar önemsenmezken söz konusu olan destanlarda gerontokratik yönetim tarzına uygun olarak yaşlı kişilerin söz hakkının olduğu ve toplumsal sorunların çözümünde yol gösterdikleri ifade edilebilir. Bu bilgilerden hareketle gerontokratik yapının Türk kültüründe nasıl teşekkül ettiği üzerinde durularak edebî ve tarihî metinlerden hareketle ortaya konulmuştur.