Müzelerin değerli eserleri saklamak için kabul edilebilir tek mekân ve arkeolojinin ise bu eserleri ortaya çıkarabilecek tek meslek grubu olarak tanımlanması 19. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bu tarihten önceyse toprak altındaki değerli/değersiz kalıntılar antikacılar, koleksiyonerler ve define avcılarının ilgi alanını oluşturmaktaydı. Belirli bir zaman ya da dünyanın herhangi bir bölgesine özgü bir davranış biçimi olmadığı için evrensel bir kültürel fenomen haline gelmesi, defineciliğin iktisadi ve kültürel boyutlarının akademik çevrelerce de sahiplenilmesini teşvik etmiştir. Hem definecilik faaliyeti hem de definecilik kültürüne yönelik araştırmalar söz konusu olduğunda, eski eserler açısından ülkemizin önde gelen merkezlerinden biri olan Antalya kritik öneme sahiptir. Zira, geçtiğimiz yarım asırdan beri sahil kesimlerinden yüksek yayla bölgelerine değin Antalya’da gerçekleşen definecilik faaliyetleri bilimsel nitelikli arkeolojik kazı ve yüzey araştırma sayılarını misliyle aşmıştır. Bu durum, yakın geçmişte yayımlanan azımsanamayacak sayıda araştırmada adli boyutu ve/veya korumaya dönük zafiyetler ile kültürel yanları çerçevesinde ele alınmıştır. Bununla birlikte Antalya’da definecilik faaliyetlerini tarihten gelen örneklerle kültürel ve folklorik bağlamıyla konu edinen bir çalışma ile mevcut literatüre katkı sağlamayı amaçlamaktayız. Burada çoğu ilk kez literatüre tanıtılacak bir dizi belge aracılığıyla Antalya’da definecilik folklorunda kullanılan bazı motifler ve onların sürekliliği üzerinde durduk. Seyahatnamelerde kaydedilen memoratlar ve Osmanlı Arşiv belgelerinde nakledilen adli olaylar üzerinde yapılan incelemelerle temin ettiğimiz bilgilerin, herhangi bir definecilik faaliyetini yerel inanış ve uygulamaları tarif edecek şekilde aktardığını gördük. Bu özellikleri nedeniyle çalışma bir yandan farklı kaynaklar tarafından nakledilen definecilik anlatılarını okuma fırsatı sunarken öte yandan da söz konusu faaliyetlerin kültürel ve tarihi arka planlarını gözden geçirme şansı vermektedir.