Toplumun Kadın Şaire Bakışı
(Social Perspective to Female Poets
)
Yazar
|
:
Türkân Yeşilyurt
|
|
Türü |
:
Araştırma Makalesi
|
Baskı Yılı |
:
2013
|
Sayı |
:
73
|
Sayfa |
:
177-184
|
1679 949
|
Özet
Türk ve dünya şiirinde kadın şairler dünden bugüne süren edebiyat yolculuklarında
farklı engellerle karşılaşmışlardır. Kadınlara dolayısıyla kadın şairlere üniversitelerin kapıları
uzun süre açılmamıştır. Virginia Woolf, kadınların üniversite eğitimi görememelerini eleştirir.
İnas Darülfünûnu’nun (Kadınlar Üniversitesi) ilk mezunlarından birisi olan kadın şairlerimizden
Şükûfe Nihal da evliliğin devamına engel teşkil ettiği gerekçesiyle Darülfünun’a
kaydı yapılmadığından ilk eşinden ayrılmıştır. Üst sınıfa mensup Şükûfe Nihal’i n tersine
yoksul bir evde doğan Yaşar Nezihe ise eğitim hayatını ancak bir yıl sürdürebilmiştir. Okul
çağına geldiğinde okumasına izin vermeyen babasından gizli olarak okula devam etmiş; ancak
bu durumu öğrenen babası kendisini evden kovmuştur. Ahmet Rasim okuyan kadınlara,
toplumda, şüpheyle bakıldığını ifade eder. Kuşkusuz okuma-yazması istenmeyen kadınların
şiir yazması hiç hoş görülmeyecektir. Trabzonlu Şair Fıtnat Hanım’ın ilk eşinin kendisini
şiir yazmayı yasakladığından yakınır. Leylâ Hanım’ın şair Feride Hanım’la ilgili bir hatırası şiir ve edebiyatla ilgili kadınları yalnız bazı erkekler değil aynı zamanda bazı kadınlar da
yadırgadığını gösteren örneklerden biridir. Ne okuması ne de yazması tercih edilen kadınlar
aşkı yazmaya kalkınca tehlikeli bir alana girmiş olacaklardır. Gerçekten de aşk konusunda
yazan kadın şairler; aile, akraba ve edebiyat çevrelerinin tepkilerine maruz kalmışlardır. Aile
ve edebiyat çevrelerinin kadın üzerinde oluşturduğu baskı sebebiyle kadınlar aşk üzerine yazarken
dış sansürden daha önce oto sansürleriyle baş etmek zorunda kalmışlardır. Trabzonlu
Fıtnat Hanım, şair kadınların aşklarını söylemekten çekindiklerini ifade eder. Kamuoyunun
tesirini acı bir biçimde yaşayan şairlerden biri de İranlı şair Furûğ Ferruhzad’tır. Bir şiiri
yüzünden çıkan dedikodu nedeniyle babaevini terk etmek zorunda kalmıştır. Necati Bey,
kendisine nazire yazan Mihri Hatun’u edepsizlikle itham etmiştir. Gerçekten de kadın şairler
daha baştan erkek edebiyatçılar tarafından görülmek istenmez. Ahmet Rasim de Mihrünnisa
Hanım’ın bir şiirini okuduğunda bu şiiri bir kadının yazmış olabileceğini kabul etmek istemediğini
itiraf eder. Ellen Moers edebî hayatın alışverişlerinin edebiyatı nasıl beslediğini, bu
alışverişin dışında bırakılan İngiliz ve Amerikan kadın edebiyatçıların nasıl acı çektiklerini
dile getirir. İngiltere ve ABD’nin tersine XVII. yüzyıla kadar Fransa’da kadın edebiyat ve
toplum yaşamında bir geleneğe yaslanmıştır. Buna rağmen Moliere de Gülünç Kibarlar adlı
eserinde bir kadın edebiyat çevresini yergi konusu yapmıştır. Bütün engellere rağmen yazmaktan
vazgeçmeyen kadın şairlerin çoğu ise hak ettikleri ilgiyi görememiş; gerektiği gibi
değerlendirilmemiştir. Şair Şeref Hanım kadın şairlere yapılan haksızlığı şiirlerinde gözler
önüne sermiştir. Aslında sorun kadın ya da erkek değil, şair olmak merkezinde toplanmalıdır.
Kuşkusuz bütün ayrımcı yaklaşımlara karşı durmak gerekir. Ancak, kadınların başka
alanlarda olduğu gibi şiir dünyasında da açık veya gizli bir biçimde engellendiği tarihsel bir
gerçektir.
Anahtar Kelimeler
Türkçe şiir, kadın, feminizm,şiir,
Abstract
Up to present in Turkish and world poetry, female poets have encountered various
obstructions within their long-lasting adventure of literature. Entrance to universities was
not possible for women, namely female poets, for a long while. Virginia Woolf criticizes
women’s not being able to get university education. Likewise, the female poet Şükûfe Nihal,
who was one of the first graduates of “İnas Darülfünûnu” (Ottoman University), divorced
from her first husband as she was not been enrolled to the University on grounds that it would
cause a problem for the continuation of her marriage. Unlike Şükûfe Nihal who belongs to
superior class, Yaşar Nezihe who was born into a poor family was able to continue her life of
education for only one year. When she reached school age, she carried on school keeping it
a secret for her father who did not let her go to school; however her father expelled her from
home upon realizing this situation. Ahmet Rasim expresses that women who get education
are regarded with suspicion in society. Without any doubt, poem-writing of women, whose
education life is not welcome, would not be appreciated at all. The poet Lady Fıtnat from
Trabzon repines that her first husband prohibited her to write poems. A memory of Lady
Leylâ involving the poet Lady Feride is just one example showing the women who deal with
poems and literature are not only found odd by some men but also by some women. The women who are supposed neither to read nor write will slide into a dangerous area when
they attempt to write about love. Indeed, the female writers who have written about love
have exposed to reactions of family, relative, and literature circles. Because of the oppression
that family and literature circles create on women, women have had to cope with their own
censorship before any external censorship while writing related to love. Lady Fıtnat from
Trabzon expresses that female writers are shy about speaking of their love. And one of the
poets who torturously undergoes the influence of public is the Persian Poet Furûğ Ferruhzad.
She had to abandon family home due to a gossip coming up because of a poem of hers. Mr.
Necati has charged Mihri Hatun, who wrote “a nazire” (a poem modeled after another poem
in respect to both content and form) to him with impertinence. Indeed, female writers would
not be wished to see by male litterateurs even in the beginning. Besides, Ahmet Rasim confesses
he did not want to accept that a woman might have written it when he read a poem of
Lady Mihrünnisa. Ellen Moers mentions how exchanges of literary life support literature,
and how the English and American female litterateurs who are deprived of this exchange
suffer. Unlike England and the USA, “woman” based on a tradition in literary and social life
in France until the 17th century. Despite this, Moliere made a female literary circle the object
of satire in his art of work Gülünç Kibarlar. However, most female writers who do not give
up writing in spite of all the obstructions, have not got the attention that they deserve, nor
have they been duly appreciated. The poet Lady Şeref has thrown the unjustice that is made
to female poets into sharp relief in her poems. Actually, the matter ought to be gathered in the
centerof being a poet, not a woman or a man. Without any doubt, it is necessary to be against
all distinctive approaches. However, it is a historical fact that women are prevented either
explicitly or implicitly in the world of poem as well as other fields.
Keywords
Turkish poetry, woman, feminism, poet, Lady Leyla.