Kentler zamana -saatlere ve dakikalara- bağlı modern yaşamın tam merkezidir. Kentlerde
çalışma saatleri, ulaşım tarifeleri gibi planlı, başlangıcı ve bitişi kullanılan zaman sistemine
göre bölümlendirilerek kurgulanan gündelik yaşam hüküm sürer. Başka bir deyişle
kısa ya da uzun, belirli zamansal dilimlere bölünen bir hayat yaşanır kentlerde. Modern zaman,
zaman doğrusal olarak ilerledikçe, geleceğe doğru sürekli ileri gitmeyi vaat eden, insan
yapısı bir güzergâhtır. Bu sürekli ilerleme, modernliğin mottosu olarak yeryüzü cennetine
doğru yürünen bir yol, kesin bir güzergahtır. Günümüzde ise zamanın tek biçimli olmasına
ve katıksız doğrusallığına inanılmıyor artık. Postmodern dönem ise geçmişe ya da geleceğe
değil tam olarak şimdiye mevzilenmek istiyor. Yeryüzü cenneti ise postmodern dönem için
unutulan nostaljik bir ütopya. Bu çalışmada geleneksel zaman algılarından, modern zaman
algılarından ve postmodern zaman algılarından faydalanılarak edebiyatçı Thomas Mann’ın
‘Büyülü Dağ’ romanı ele alınacaktır. Eserin geçtiği mekân olan ‘yukarısı’ farklı bir zaman
algısı biçimi olarak ‘kum saati zamanı’ kavramında inşa edilmeye çalışılacaktır.