Edebiyatımızın ve kültür hayatımızın önemli unsurlarından biri olan türkülerimiz,
milli kimliğimiz ve geleneksel kotlarımızı tarihin derinliklerinden alıp, geleceğe taşı-
yan en önemli yapı taşlarımızdan biridir. Bir milleti, millet olarak bir arada tutan ortak
sevinçlerin, kederlerin, ideallerin tecessüm ettiği türkülerimiz kültürel ve edebi hayatımızın adeta kazınmış mühürleri hükmündedir. Kader birliğimizin ortak ürünleri olan
türkülerin kendine ait bir takım özellikleri vardır. Şüphesiz türkülerimiz, bir ilk söyleyene dayanıyor olsa da sonuçta millete mal olarak anonimleşmiştir. Anonim ürünlerin
de en çarpıcı yönleri, ciddi anlamda değişiyor olmasında yatmaktadır. Dolayısıyla bir
türkü yakıldıktan sonra topyekun veya kısmi değişikliklere uğramıştır. Bu değişimleri
kültürel çeşitlilik olarak görmek gerekmektedir. Yine müzikalite yönünden sözlerdeki
değişiklikleri de yerinde ve kabul edilir olarak görmek gerekir. Bütün bunların dışında
yöresel söyleyişlerden veya Arapça ve Farsça bazı kelimelerin tam olarak bilinmemesinden kaynaklanan bazı yanlışlıklar söz konusudur. Bunları türkülerin varyantları olarak
görmek mümkün değildir. Türkünün hem şekil hem de anlam yönlerinden bozulmalarına neden olan bu yanlışlıkların düzeltilmesi ve o şekilde icra edilmesi gerekmektedir. Neticede kültür köprülerimizden birisi olan türkülerimizin hem icra eden hem de dinleyen
kitle tarafından doğru bir şekilde algılanıp anlaşılması gerekir. Bu çalışmada türkülerimizdeki bu anlamda görülen yanlışlıklar ve doğru şeklinin ne olması gerektiği üzerinde
durulmuştur.