Edebiyat ile içinde doğduğu kültür arasında kuvvetli bir bağ vardır. Sanatı, edebiyatı
ve sanatçıyı içinde yaşadığı kültürden ayrı düşünmek hayli zordur. Bu nedenle edebî ürünler, halkbilime ilişkin zengin bir malzeme içeren, toplumbilimlerin yararlanabileceği önemli
kaynaklardır. Edebiyatın üzerinde durulması gereken bir başka yönü de kimi zaman gelenekten yararlanmasıdır. Bu çalışmanın hareket noktasını da edebî kültür ile halk kültürü arasındaki bağ oluşturmaktadır. Işın Beril Tetik, Ayşegül Nergis, Demokan Atasoy, Koray Günya-
şar, Galip Dursun, Kayra “Keri” Küpçü isimli altı yazarın altı öyküsünden oluşan ve ilginç
bir kitap olan Anadolu Korku Öyküleri, son dönem Türk öykücülüğü içinde farklı tarzıyla
dikkati çekmektedir. Issız mekanlarda sıra dışı insanlar, olaylar veya durumların anlatıldığı
bu öykülerde korku ve gizem önemli öğelerdir. Ancak bir başka önemli öğe de halk inanç-
larıdır. Anadolu insanının korkuları, inançları ve bunlara ilişkin pratikleri modern öykünün
imkanları içinde farklı bir bakışla ele alınır. Bu çalışmada halk inançları ile modern anlatıyı
birleştirerek, yeniden yorumlayan Galip Dursun’un Güzay’ın Bin Dilek Ağacı adlı öyküsü,
geleneksel öğeleri ele alış tarzı itibariyle irdelenecektir. Öyküde halk inançlarının ve pratiklerinin gelenekle benzeyen ve ayrılan yönleri üzerinde durulacaktır.