Roman kişilerinin genellikle hayal ürünü ve kurmaca olduğu bir gerçektir. Yine de
onların kendilerine ait bir dünyaları vardır. Bu bakımdan roman sanatının ruhuna
vâkıf olmak için romancı ile roman kişileri arasındaki ilişkileri dikkate almak gerekir.
Romanın düşünsel ve eylemsel örgüsünü yürüten kişiler, “tip” veya “karakter”
olarak karşımıza çıkar. Bu yazıda, söz edilen kişilerden ayrı olarak “karakter
olmak isteyen figür”den söz ediyorum. Yazarın tasarladığı kalıba sığmayan, kendi
bağımsız varlığını ortaya koymak isteyen ve içinde karakter olma potansiyeli taşıyan
roman kişisini “karakter olmak isteyen figür” olarak adlandırıyorum. Burada
Namık Kemal’in İntibah ve Sami Paşazade Sezai’nin Sergüzeşt adlı romanlarının
kişileri, Mehpeyker ve Celâl’in “karakter olmak isteyen figür”ler olduğunu savlıyor
ve bu savı desteklemeye çalışıyorum. Tanzimat döneminde edebiyatçılar aynı
zamanda toplum mühendisliği yapan aydınlardır. Modernleşmek için toplumu gilendirme ve yönlendirme görevini üstlenirler. Ancak Türk-İslam değerleri zarar
görsün istemezler. Birçok Tanzimat yazarı gibi Namık Kemal ve Sami Paşazade
Sezai de romanın içeriğine müdahale eder. İntibah’ın ve Sergüzeşt’in henüz roman
yazmanın öğrenilmeye başlandığı dönemde kaleme alındığı, kadının ve erkeğin ev
dışında birbirlerini tanımadığı, birey olarak kendilerini gerçekleştiremedikleri bir
toplumda Mehpeyker’in ve Celâl’in “karakter olmak isteyen figür” olarak karşımıza
çıkması doğaldır. Kişinin birey olarak görülmediği bir toplumda roman kişisinin
yazarından ayrı bir varlık olduğunu kabul etmek hayal olur.