BBu çalışmada, Herman Melville’in edebi yaratıcılığını daha derinlemesine anlamak için,
onun edebi biçimini Gotik ve Barok gibi sanatsal üsluplarla ilişkilendirmeyi denemekteyim.
Melville’in akla meydan okuyan estetik görüsü, en iyi şekilde bu kuzeye özgü
sanatsal üsluplarla ilişkisi çerçevesinde anlaşılabilir. Kuzey sanatının felsefi düzlemdeki
mukabili olduğunu göstermeyi deneyeğim bir başka kültürel biçim, Hegel’in diyalektiği,
anlama yetisini şoke eden güçlü bir devingenliği içeren spekülatif cümleleriyle,
Melville’in edebi görüsünü anlamlandırmanın bir başka anahtarını oluşturmaktadır.
Ancak Melville, Hegel’in nihai çözümlemede akılcı olan amaçlarını paylaşmaz. Onun
edebi görüsü, mutlak akılcılığı anlamsızlığa dair bir hisle birleştiren Spinoza’nın zü aracılığıyla daha iyi anlaşılabilir. Melville’in romanlarında ana konu,yalıtık insankahramanlar
değil,bir gemi ya da bir ada üzerinde beliren canlı cansızbütün bir varlık
sahasıdır. Deleuze’ün Spinoza’nın tözünden hareketle geliştirdiği “içkinlik düzlemi”
kavramı, Melville’in roman-varlık’ının bu bütüncüllüğünü anlamaya yardımcı olmaktadır.
Bu içkinlik düzleminde, insanlar, hayvanlar ve bitkiler arasında “düzenlemeler”
ve “oluşlar” ortaya çıkar. İçkinlik düzlemi olarak roman-varlığın ardında ise, asli harekete
geçirici unsur olarak kapitalist üretim biçimi, kendisini duyurmaktadır. Çalışmada
sanatsal, edebi ve felsefi biçimler arasında ilişkiler kurulurken yapısalcılık akımından
esinlenen biçimsel benzeşim ve eşmantıklar kurma yönteminden yararlanılmıştır. Böylece
Melville’in edebi yaratıcılığının anlamlandırılması ve kültürel biçimler alanında
bağlamsallaştırılması yolunda bir adım atılmıştır.