Bu çalışma, kimliğin dil ile inşa edildiği teorisini tartışmak amacıyla yazılmıştır.
Bireysel kimliğin değişen, dönüşen ve kurgusal bir olgu olduğu fikrinden
hareketle, okuyucu veya dinleyici de duyusal izlenimler yaratma suretiyle, kimlik
algısının değiştirilebileğini göstermektedir. 19. yüzyıl İngiltere›sinde kadınla ilgili
düşünceler en şiddetli kadın düşmanı imaları kazanırken, kadın sanatçıların yeni
bir kimlik ve dolayısıyla dil arayışı çabaları bu araştırmanın motivasyonu olmuştur.
Özellikle ağıt edebi türünün hem görsel hemde işitsel algı yaratarak, kimlik
kavramına etksini tartışılmaktadır. Üslup analizi tekniğini ve ağıt yakma yöntemini
kullanarak, antik Yunan kahramanı Medea’nın sosyal kimliğinin değiştirilmesi
olanağını göstermektedir. Bu makale, Viktorya döneminin iki önemli şairi Amy
Levy ve Augusta Webster’ın şiirleri aracılığla kimlik kavramına postmodern bir
bakış açısı kazandırmaktadır. Webster ve Levy kolektif kültürel yapıları keşfetmek
için Yunan mitolojisine döndüler, ağıtın gücünü edebi bir araç olarak kabul ettiler
ve onu eski Yunan oyun yazarı Euripides’in Medea’sına yeni bir bakış açısı
sağlamak için kullandılar. Şiirlerini sorgulayıcı sorular, aliterasyon, asonans,
fonetik yapılanma, yüksek metaforik dil, kelime oyunu, paralellik ve antitez gibi
dilsel ve bağlamsal ağıt kurallarına göre formüle ettiler. Mecazi anlatımları ve
kuralları yıkan dil kullanımıyla okuyucuyu kadın kahramanın hüznüne ve yasına
tanık edip Medea’yı yeniden düşünmek gerektiğini düşündürdüler. Bu şairlerin
şiirlerini çözümleyerek, bu makale, katı ve istikrarlı kimliğin yapısökümünde
ağıt dilinin gücüne dair önemli bir içgörü sağlamaktadır. Ayrıca, ağıtın kinestetik
algı oluşturarak konuşan öznenin benlik algısının inşasında oynadığı önemli
rolü kanıtlamaktadır. Bu çalışma, Amy Levy ve Augusta Webster’in şiirlerini
inceleyerek, Medea’ya yeni bir başış açısı sunar ve Medea’yı kötü ününden kurtarır.
Böylece, ağıtın sosyal yaşamın kurguladığı kimliğe yıkıcı etkisine dikkat çeker.