19. yüzyılda ortaya çıkan klasik polisiye romanında, Mandel (1996) in tartıştığı üzere aksayan
düzeni onararak rasyonaliteyi yeniden sağlamaya çalışan bir dedektif karakteri bulunmaktadır.
Dedektifin toplumsal konumu da tarihsel ve toplumsal değişikliklerle ilişkilidir. Nitekim klasik
polisiye romanında bilim ve akıl kavramlarının vurgulanması Aydınlanma ve pozitivizmle
ilişkilidir. Dönemsel olarak değerlendirildiğinde, iki dünya savaşı arasındaki dönem İngiliz
polisiyesinin Altın Çağ dönemi olarak adlandırılmaktadır. Bu dönemde kadın yazarlar ve kadın
dedektifler ön planda olup şiddetin hakim olmadığı, huzurlu ve rahatlatıcı mekanlarda işlenen
polisiye kurgular dikkat çekicidir.
Bu döneme 1920’li yıllarda Amerika’da yaygınlaşan, özellikle erkeksi dedektif karakterlerin
ağır bastığı hard-boiled geleneği eşlik eder. 1970’lerin sonunda, Amerika’da polisiye edebiyatta
kadın bakış açısı ön plana çıkmıştır. Dedektif karakterlerin toplumdaki ataerkil değerlere göre
tanımlanmaması, kadının kendi öznelliğinin farkında olması, toplumun farklı kesimlerinden
kadınların kurguya dâhil edilmesi bu döneme ilişkin göze çarpan değişikliklerdir. Bu çalışmada,
polisiye romanda modern kadın dedektif figürlerinin ortaya çıkışının kadın hareketi ve feminist
yaklaşımla ilişkili olduğu tartışılmaktadır. Bu bağlamda Esra Türkekul’un Kapalıçarşı Cinayeti
isimli kitabı amatör kadın dedektif karakterinin öznelliğini nasıl inşa ettiği, sınıfsal duruşu,
kendisiyle ve diğer insanlarla kurduğu etkileşim bağlamında incelenmektedir.