Karaylar, Türk dünyası coğrafyasında dinî ve tarihî kimlikleriyle seçilen bir topluluktur. Hazar Devleti’nin bakiyeleri olarak da kabul edilen bu halk günümüzde dünyanın üç değişik bölgesinde etnik topluluk olarak yaşamaktadır. Karay Türkçesi çağdaş dönemde ölü diller arasına girmiş durumdadır. Bu dili konuşan insanların sayısı çok az olduğu gibi üretilen edebî eserlerin sayısı da çok değildir. Karay Türklerinin sayısının azlığı ve ana dillerinin kullanılmaz hale gelmesi ve neredeyse unutulması yazılı edebiyatlarının da oluşum ve gelişim sürecini olumsuz yönde etkilemiştir.
Karay şiirinde ulusal kimlik algısı, özellikle XX. yüzyılda sayılarının giderek çok azaldığı, asimilasyon sürecinde hem dillerini hem de kültürlerini kaybetme tehlikesinin çoğaldığı sürece itiraz söylemleri olarak ortaya çıkmıştır. Avrupa’da yaşayan Karay Türklerinin genellikle şair ve yazar olan aydınları kendi millî kimliklerine sahip çıkmak için ilk önce ana dilinde basın yayın organlarının oluşmasına dikkat etmiş, kaleme aldıkları şiirlerde ise ana dilin unutulmasına, değerlerin kaybolmasına duydukları endişeyle etnopoetik tarzda coğrafya ve millî kimlik, dil ve millî kültür gibi önemli meselelerden bahsetmişlerdir.
Sergiusz Szymon Rudkowski (1873-1944) şiir, oyun, makale, roman tarzında verdiği eserler ve 1914 yılında çıkarmaya başladığı “Sabah” dergisiyle Karay edebiyatı ve basın tarihinde bu bağlantıda kendine özgü bir yer edinmiştir. Onun “Karay Avazı” ve “Avazımız” dergilerinde yayımlanmış şiirlerinde arketipsel olarak etnik kimlik sorununun öne çıktığı gözlemlenmiştir. “Bizim Kurtuluşumuz Hakkında Birkaç Söz”, “Korunması Gereken Elmaslar” gibi makalelerinde özellikle de Birinci ve İkinci Dünya Savaşları aralığında etnik kaygıların artması üzerine etnopoetik vurgular sıklaşmış, bunun nedeni ise yok olma tehlikesine karşı bir yazınsal eylemin başlatılması olmuştur. Özellikle de İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudilerden farklı bir millet olduklarını kanıtlamaya çalışan diğer Karay Türk şairleri gibi Rudkowski de manzumelerinde bu konuyu da ele almış, etnik kimlik meselesine özel önem vermiştir. Onun şiirlerindeki değişik metaforlar (kurt, kedi, orman, bozkır, yıldız) Avrupa’da etnik kimlik kaygısı yaşayan Karay toplumunun asimilasyona haykırış ve itiraz süreci olarak değerlendirdim.