Osmanlı Devleti’nin başkenti olarak İstanbul, yüzyıllar boyunca edebî eserlerde çeşitli vesilelerle adından söz ettirmiştir. Tarihî nitelikteki eserleri ve şiirleri bir kenara bırakacak olursak İstanbul’u hemen her yönüyle ele alan ilk müstakil edebî eser Latîfî’nin Evsâf-ı İstanbul’udur. 16. yüzyıl Osmanlı edebiyatının önemli ediplerinden biri olan Latîfî, kaleme aldığı bu mensur eserle İstanbul’u görmeyen insanların görmüş gibi olmasını hedeflemiştir. Bu gaye, hem o güne kadar dolaşımda olan bilgileri bir arada bulmamıza hem de müellifin kendi deneyimlerini canlı tasvirler eşliğinde okumamıza olanak sağlamıştır. Ne var ki söz konusu eser hakkında yapılan çalışmalar oldukça sınırlı düzeyde kalmış, dolayısıyla içerdiği bilgiler yeteri kadar dolaşıma girememiştir. Bu makalede Evsâf-ı İstanbul’u çevre perspektifinden değerlendirerek bu eksikliği yalnızca bir yönüyle de olsa gidermeyi amaçladım. İstanbul’un coğrafi konumu, topografyası, havası, suyu, toprak mahsulleri, hayvan habitatı ile yapılaşmaya dair verileri Latîfî’nin çağdaşı olan şairlerin eserlerinden ve tarih çalışmalarından getirdiğim şahitlerle destekleyerek konuyu daha geniş bir çerçevede ele almaya çalıştım. Böylelikle edebî eserlerin çevre tarihi araştırmalarında destekleyici bir unsur ya da ilham veren bir kaynak olarak kullanılabileceğine dikkat çektim.