Bu makale, çağdaş Türk romanının önemli yazarlarından Elif Şafak’ın Siyah Süt (2007) adlı romanındaki ‘özkurmaca’ (autofiction) özelliklere odaklanmaktadır. Şafak; evliliğe, hamileliğe, çocuğa mesafeli duran bir kadınken otuz üç yaşında âşık olup evlenir ve iki yıl sonra hamile kalıp kırk haftalık sürecin sonunda bir kız bebek dünyaya getirir. Siyah Süt, Şafak’ın bu yaşam kesitini, bizzat kendisinin anlatıcılığıyla kurmacalaştırdığı için “otobiyografik roman” olarak nitelendirilir. Ancak eser okunduğunda, bilinen ‘otobiyografik roman’dan oldukça farklı yapısı ve kurgusuyla dikkat çeker. Zira Şafak, romanındaki ana olay bağlamında kronolojik bir düzen uygulamakla birlikte sadece hamilelik ve doğum sürecini anlatmakla yetinmez; bu sürecin bütünlüğünü kesintiye uğratan ara bölümlerde yazarlığın güzel ve zorlu yanlarını, kendisinin bir kadın yazar olarak toplumdaki konumunu da irdeler. Ayrıca Jane Austin, Virginia Woolf, Fatma Aliye, Halide Edip, Adalet Ağaoğlu gibi kadın yazarlar hakkında da toplumsal cinsiyet bağlamında bölümler oluşturur. Aile ve toplum içinde engel ve güçlüklerle karşılaşan bu yazarlar aracılığıyla “kadın yazarlık” ve “feminist yazı” olgularını irdeler. Şafak sadece yazarlığı ön plana çıkarmaz; kadınlığın doğasını da romanının odağı yapar. Bu bağlamda, hamilelikteki fizyolojik ve psikolojik değişimlere ayrı bölümler açar. Ayrıca entelektüellik, yazarlık, hırs, inanç, cinsellik gibi kimliğini ve kişiliğini oluşturan farklı yönleri beş minik parmak kadınla kişileştirmek suretiyle romana fantastik bir boyut da katar. Hamilelik haftalarında tutulan günlük ile hamilelik testi ise, metni postmodernist romanın formatlarına iyice sokar. Dolayısıyla Siyah Süt, otobiyografik romanın çok ötesinde, postmodernist romanın önemli bir dalı olan ‘özkurmaca’nın yetkin bir örneğidir.