Yaklaşık 25 yıl önce başlayan ve kırsal alandan Diyarbakır kent merkezine doğru yaşanan
zorunlu göç süreci, binlerce insanı ani ve hazırlıksız biçimde şehre savurmuş; mecburi şehirleşme
ve beraberinde artan politikleşme, toplumsal kurallardan rol ve değerlere kadar birçok şeyi
dönüştürmeye başlamıştır. Bu evrilme hali, sosyal hayatın birçok alanında olduğu gibi dinsel
hayatta da karşılıklarını bulmuştur. Zorunlu göç, şehirleşme, sosyal değişme gibi birbirini
karşılıklı etkileyen dinamiklerin dinsel hayattaki yansımalarını, değişimin önemli sembolü olan
kadın cinsi özelinde inceleyen bu çalışma, bu konular etrafındaki teorik tartışmalar ekseninde
değerlendirilen saha çalışması verilerine dayandırılmıştır. Buna göre gündelik hayatın önemli
bir bileşenleri olan dinsel algı, tutum ve davranışların kültürle iç içe geçmiş yapısı, şehirleşme
ortamının sunduğu yeni imkânlar ekseninde birbirinden farklı dozda görünüm ve anlamlar
kazanırken bunu, kültürün ve değişimin en belirgin taşıyıcıları olan kadınlar bağlamında analiz
edilebilmek uzun süren derinlikli bir anlama çabasını zorunlu kılmıştır. Dinsel hayatın, daha çok
anlamak ve yorumlamayı gerektiren yapısı nedeniyle nitel araştırma tekniklerine ağırlık veren
bu çalışmada, özellikle derinlikli görüşmeler yoluyla elde edilen hayat hikâyeleri ekseninde
Diyarbakır’da kadının dinsel hayatla ilişkisi yorumlanmaya çalışılmıştır. Elde edilen veriler,
kadınların, sosyal ve politik dönüşümün güçlü birer sembolü olurken geleneksel sürekliliğin de
en belirgin taşıyıcıları olduğunu göstermişti