Kaderci Jacques ve Efendisi adlı diyalog romanı hem biçim hem de içerik açısından
Diderot’nun düşünce evrenini temsil eden temel eserlerden biri olarak karşımıza çıkar. İlkin
Grimm’in Correspondance littéraire adlı dergisinde tefrika edilerek birkaç ayrıcalıklı okurla
buluşmuş ve 1778–1780 yılları arasında Schiller tarafından Almancaya çevrilerek 1792’de
basılmış olan Kaderci Jacques ve Efendisi’nin Fransızca olarak ilk basım 1796’da yapılır
Eserin diyalog biçiminde yazılmış olmasının getirisi olarak farklı konu ve alanlara yapılan hızlı
geçişlerin yanı sıra, gerek Jacques’ın gerekse diğer yan karakterlerin anlattıkları öyküler de
kurgu içinde kurgu yaratmaya olanak tanıyan çok sesli bir yapıya işaret etmektedir. Bu açıdan
bakıldığında, roman boyunca anlatılan hikâyelerin arasında tutarlı bir bağ bulunmamasının
Diderot’nun eklektik bir kurguya yöneldiği izlenimini uyandırması da kaçınılmazdır. Öte
yandan, eserin özünü oluşturan dünya görüşü göz önüne alındığında, bu birbirinden bağımsız
tabloların bir araya getirilişindeki tesadüfiliğin ya da keyfiliğin aslında son derece tutarlı bir
bakış açısının getirisi olduğunu görmek mümkündür. Burada sözü geçen alın yazısı, başka
bir deyişle kadercilik (fatalizm) kavramı metafizik temellendirmelere dayanan bir varoluş
algısından ziyade, insanın içinde bulunduğu biyolojik ve sosyal koşulların doğrudan bir
sonucu olarak algılamak hem Diderot’nun felsefesine hem de Aydınlanma Çağı’nın düşünsel
yapısına uygun düşecektir. Bu noktada, eserde “kadercilik” düşüncesinin gizli bağıyla
birbirleriyle ilişkilenen farklı olay ve anlatılar arasında başka bir ortak noktanın daha var
olduğunu belirtmek gerekir: Aşk teması, alın yazısını motifini en çok öne çıkaran kavramların başında gelmektir.