Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin amaçlarından birisi, Sovyetler ülkesinde yaşayan halklar
arasında dostluk ve kardeşlik düşüncesini kuvvetlendirmekti. Rusya’yla kadim tarihi bağlarının
bulunması ve büyük olasılıkla da lider İ. Stalin’in Gürcü kökenli olması, pek çok Rus şair ve
yazarı Gürcistan’ı ziyaret etmesine ve eserlerine konu etmelerine teşvik etmiştir. Fakat konuyla
ilgili yüzeysel bilgiye sahip olan bu kişiler, Gürcistan’ı, XIX. yy. Rus romantiklerinin anlatılarında
olduğu gibi, gizemli ve egzotik bir dünya olarak betimlemişlerdir. Bu edebiyatçılardan
farklı olarak Vl. Mayakovski ve B. Pasternak, Gürcistan’ın gerçek hayatına ve sorunlarına dikkat
çekmişlerdir. Mayakovski’nin Gürcistan’da doğup büyümesi (13 yaşına kadar), her iki şairin de
Gürcü edebiyatçılarla kurdukları arkadaşlıklar ve bölgeye yaptıkları ziyaretler; onların, ülkenin
gerçek hayatı ve sorunlarıyla yakından tanışmalarına olanak sağlamıştır. Bizim makalemizde,
Vl. Mayakovski ve B. Pasternak’ın, Gürcistan konusunu işledikleri bütün şiirlerinin incelenmesi
sonucunda, Gürcistan’ın dünü, bugünü ve yarınıyla ilgili düşünceleri, endişeleri ve umutları belirtilmeye
çalışılmıştır. Yarınları görmek ve yaşamak isteyen fütürist Mayakovski, Gürcistan’ın
geçmişini; onun, Rus Romantik şairlerince methedilen Terek, Çariçe Tamara, Kazbek dağı gibi
simgelerini alaylı bir tavırla eleştirmiştir. Halkın zor geçmişini hatırlatan Mayakovski, aydın bir
gelecek için vinçlerin ve maçunaların, fabrikaların aralıksız çalışmasını talep etmiştir. Ürbanizmin
propagandacısı Mayakovski’nin aksine Pasternak, Kafkasya doğasını büyüleyici olarak nitelemiştir.
O, doğa – insan arasındaki harmoniyi Gürcistan’da bulmuştur. Genç yaşlarda ait olduğu
fütürizm akımından kopan Pasternak eserlerinde, Gürcistan’ın doğasına, Gürcü halkının günlük
yaşamına ve onun zengin geçmişine olan gerçek bir hayranlığı dile getirmiştir.