İnsanlık var olduğunda beri varlığı, yaşamı ve doğayı anlamlandırabilmek adına hep bir çabanın, arayışın içerisinde olmuştur. Bu bağlamda birçok olay ve olgu karşısında bilimsel bir açıklama getirirken bazen de bir türlü anlamlandıramadığı konuları ise gerçeklik payı olsun veya olmasın korku ve çaresizlikle doğaüstü bir güce, inanca bağlayarak yorumlamıştır. Her toplumda görülebilen bu inançların temelinde geleneklere bağlılığın yanında, gizli güçlerden korkma, uğur, geleceği öğrenme gibi duygu ve istemlerin yattığı görülmektedir. Bu inanış ve uygulamalar, salt bir kaynaktan beslenmemektedir. Bazıları dinî kaynaklara dayanırken bazıları da tarih öncesi zamanlardan, doğaüstü özelliklerden izler taşımaktadır. Geçmişten günümüze bazen değişip dönüşerek bazen de oldukları gibi aktarılarak gelmektedir. Söz konusu inanışlar ve uygulamalar arasında nazar ve uğur ayrıca önemli olup birçok konuya dair önemli izler taşımaktadır. Bu kapsamda çalışmamızda halk bilimi ve kültürel değerler bakımından ayrı bir yeri olan “nazar” ve “uğur”la ilgili inanış ve uygulamaların Bingöl ve Tunceli yöresinde Şafii ve Alevi toplumundaki yansımaları değerlendirilmektedir.
Çalışmamızda tespit edebildiğimiz bazı inanışları ve bu inanışlar sonucu ortaya çıkan pratikleri; “uğur ve nazar”la ilgili olmak üzere iki alt başlıkla ele aldık. Değerlendirmeler neticesinde, “nazar” ve “uğur”la ilgili inanışlarda İslamî özelliklerin yanında İslam öncesi dönemlerin pagan inancıyla atalar kültünden izler görülmektedir. Ayrıca özellikle Alevilerde dikkat çeken Şamanizm, Yaresan ve Zerdüşt tesiri yanında yine hem Alevi hem de Şafiilerde İslam diniyle birlikte Musevîlik ve Hıristiyanlık gibi diğer semavî dinlerin bazı değişim-dönüşümlerle de olsa yansımalarının olduğu saptanmaktadır. Günümüzde birçok inanış ve pratiğin geçmiş dönemlere göre zayıfladığı tespit edilse de birçok özelliğiyle hâlâ yaşamaya devam etmektedir.