Bu makale, 1946 ve 1966 Varto (Türkiye) depremlerinin göç ve toplumsal değişim üzerindeki etkilerini, özellikle İstanbul ve Almanya’ya yönelik göçlere odaklanarak incelemektedir. Afet sosyolojisi ile göç sosyolojisinin kesişim noktasında yer alan bu makale, yeni kültürel bağlamlara uyum sağlama sürecinin göçmenlerin toplumsal ve kültürel hayatlarını, evlilik yapılarını, aile ilişkileri ve toplumsal cinsiyet dinamiklerini nasıl etkilediğini ele almakta; bu süreçte Almancı kimliğinin ortaya çıkışını ve “ev” ile “memleket”in göçmenler için önemini vurgulamaktadır. Makale, ayrıca İstanbul’a yönelik iç göçleri ele alırken; mahalleler, hemşehri ilişkileri ve köy derneklerinin “tampon mekanizmalar” olarak önemine değinmekte ve göç bağlamında aşiret yapılarının yeniden canlanmasına yol açan etkilerini incelemektedir. Makale birinci elden, kişisel anlatılara dayanan görüşmelerden yola çıkarak, depremlerin neden olduğu ani travma ve kayıpları vurgulamakta; felaketin uzun vadeli toplumsal ve psikolojik etkileri konusunda sınırlı olan bilimsel araştırmaları da eleştirmektedir. Deprem sonrası ortaya çıkan “zorunlu göç” ile ilgili sosyal sorunlar, yatılı okullardaki barınma olanakları da makalenin bir başka önemli boyutudur. Bu okullar, her ne kadar Varto dışında eğitim fırsatları sunarak toplumsal ilerlemeye katkıda bulunsa da, aynı zamanda aileleri çocuklarından ayırarak aile yapıları üzerinde derin etkiler yaratmıştır. Son olarak, makale (1946 ve) 1966 depremlerinin ardından Varto’daki geleneksel mimariyi incelemekte; bu mimari değişimlerin yalnızca deprem sonrası bir yansıma değil, aynı zamanda iç ve ulusötesi göçe bir yanıt olarak geliştiğini de öne sürmektedir. Burada, yeni malzemelerin ve inşaat tekniklerinin kullanımı, modern unsurların entegrasyonu ve buna bağlı olarak gündelik pratiklerdeki değişimlere odaklanıyorum.