Robinson Crusoe 1719’da, İngiltere’de çığır açıcı bir roman olarak doğdu, olağanüstü ilgi görerek bestsellere dönüştü. Romandan esinlenen birçok yazar onun türevi ya da varyasyonu olan eserler üretti; robinsonade’ler böyle oluştu. Öte yandan, Robinson Crusoe, özellikle 1850’lerden itibaren bir çocuk edebiyatı eseri olarak okunmaya ve robinsonadeler de kaynak metindeki metaforları alımlayış tarzlarına göre çocuk ya da yetişkin edebiyatı olarak tasnif edilmeye başlandı.
Ayrıca ekonomi-politik, pedagoji, anti- ve post-kolonyal kültür incelemeleri gibi alanlarda da romandaki imgelerden esinlenen kuramlar ortaya atıldı. Edebiyat ve edebiyat-dışı alanlarda inşa edilen bu muazzam “Robinson Crusoe söylemi”nin merkezinde, kaynak metindeki metaforların, bilhassa “ada” metaforunun “yeniden-metaforlaştırılması” olgusu vardır. Bu yeniden-metaforlaştırmalar genellikle ütopik ve kısmen distopik ya da mahşerî niteliktedir.
Bu makalede amacımız robinsonadelerin çocuk ya da yetişkin edebiyatı olarak tasniflenmesinde ütopik ve distopik yeniden-metaforlaştırmaların nasıl bir işlev gördüğünü incelemektir. Bu amaç doğrultusunda Robinson Crusoe ve onu referans alan Mercan Adası (1858) ve Sineklerin Tanrısı (1954) romanları post-kolonyal bir perspektiften karşılaştırmalı edebiyat teknikleriyle çözümlenmiştir.