Daha çok edebî yapıtları ve röportajlarıyla tanınan Yaşar Kemal’in denemeci yönünün
gölgede kaldığı gözlemlenmektedir. Yazarın çeşitli süreli yayınlarda yayımlanan düzyazıları,
onun düşünsel serüveni açısından önemli veriler sunmaktadır. Yarım yüzyılı geçen bir
süreçte yayımlanan bu yazılarda halk dili, argüman üretmede sıklıkla başvurulan bir kaynak
olarak öne çıkmaktadır. Gerçeklik algısını da belirleyen bu dil ile onu var eden kültür, yazar
tarafından bir model olarak yeniden düzenlenmiştir. Yerel sorunlardan küresel çaptaki
sorunlara kadarki duruş, “Anadolu modeli” diye adlandırdığımız yapı içinden okunabilir.
Bu anlamda Yaşar Kemal’in romanları için sıklıkla dile getirilen “Anadolu’yu dünyaya
taşıma” belirlemesinin, denemelere “dünyayı Anadolu içinden okuma” biçiminde yansıdığı
ileri sürülebilir. Bu Anadolu, dünya kültürünün bir parçasıdır ve ancak korunan bir doğa ile
birlikte düşünülmelidir. Yeni çağa, moderniteye özgü pek çok kavram ve durum, bu modelin
diline “çevrilir.” Tekrar ve abartı gibi öğelerin öne çıktığı çeviri etkinliğinin belirlediği
söylem, gerçekliği açıklama ve yorumlamanın aracına dönüşür. Bu dil ve onu var eden
kültür, sanat ve yaratıcılık için de temel kaynakların başında gelir. Yazarın yabancılaşmayı
makineyle ilişkiden çok “insan asliyeti”ni belirleyen hümanist halk kültüründen kopmak
olarak tanımlaması, bu algının tipik çıkarımlarından birisidir. Bu çalışma, Yaşar Kemal’in
düzyazılarından hareketle onun doğa, kültür ve sanatsal yaratım çerçevesinde beliren farklı
bir portresini ortaya çıkarmaya odaklanmaktadır.