İnsan eylemlerinin bir ürünü olan tarihin, ister birey ister toplum yaşamında belirleyici,
yönlendirici, biçimlendirici etkisi yadsınamaz. Unutulan, baskılanan, belleğin karanlık odalarına
hapsedilen birçok hakikat, günün birinde başka argümanlar kullanarak tekrar bizimle
yüzleşir. Bu yönüyle bakıldığında her tarihi olay, şaşılacak bir biçimde bizim kolektif bilinçaltımızda
tekrar ortaya çıkacağı ana kadar yaşamaya devam eder. Anımsama ve unutma diyalektiğine
dâhil olan olgulardan toplum, bellek ve tarih, kopmaz bağlarla birbirine bağlıdır.
Belleğimize yapışan geçmişin, bir toplumsal yaratı olan sanatla bir araya gelmesi ise sanat
hayatımıza, tarih temalı romanlar biçiminde yansır. Yazın dünyamızda hep bir felaket imgesi
olarak kullanılmış Sarıkamış Harekâtı da unutulmak istendiği oranda kendisini dayatan bu
tür yansımalardan biridir. Mekânın, tek başına bir tarihi imgeye dönüştüğü Sarıkamış, negatif
bir anımsamadan ziyade, geleceğimizi inşa eden bir özne olarak hem yazınsal hem de
toplumsal hayatımızda yerini almaktadır.
Çalışmamızın kuramsal çerçeve kısmında, tarihi olaylarla toplumsal belek ilişkisi irdelendikten
sonra Türk romanına Sarıkamış Harekâtı’nın nasıl yansıdığı tespit edilmeye çalışılmıştır.