Mitik tahayyülde söz, kutsal bir güç olarak anlamlandırılır. Sözün sahibi/taşıyıcısı olması dolayısıyla şair ayrıcalıklı bir konuma yerleştirilir. İlham ve tebliğ kavramları etrafında idealize edilir. Kolektif kimlik temsilcisi biçiminde içselleştirilerek yaşam öyküsü bireysel ayrımlardan ziyade ortak aşamalar üzerinden anlatılır. Şamanlardan âşıklara uzanan geleneksel kavrayışta söz ve atalar kültünün etkisi ile şairlik yeteneği çoğu zaman metafizik bir kaynağa dayandırılır. Kahraman şair miti, modern şairlere yönelik biyografik kabulün yapılandırılmasında kurucu bir anlatı kullanılır ve varlığını devam ettirir. Söylemin temellendirilme gerekçesini anlama ve izini sürmede toplumsal idealizasyon çerçevesinde ön plana çıkarılan, kanonik isimler yol göstericidir. Modern Türk edebiyatının öncü şairleri; Namık Kemal, Tevfik Fikret, Yahya Kemal Beyatlı ve Necip Fazıl Kısakürek etrafındaki edebiyat tarihleri, biyografi, otobiyografi ve anı türlerinde üretilen biyografik söylem, şaire ilişkin anlamın; folklorik imgelem ve arketipsel idealizm çerçevesinde kurgulandığı ortaya koyar. Şairin anlatı kahramanı olarak konumlandırılışı biyografi yazımında bilinçli bir kam(l)aştırma stratejisi geliştirildiğini öne süren bir yakın okuma yöntemiyle çözümlenir. Bir kavramsallaştırma teklifi olarak sunulan kam(l)aştırma modern şairin mitik sanatçı imgelemi merkezinde (yazgısallık, sıra dışılık, fedakârlık, çilekeşlik, müjdelenmişlik) yaşam hikâyesi tasarımı yoluyla kahramanlaştırılmasını karşılamaktadır. İncelenen şairlerin yaşam öykülerindeki sıra dışı çocukluk dönemleri, metafizik duyarlılık, seçilmişlik hissi, rüyalarla ilahi bilgiye erişim ve toplumsal mücadele gibi ögeler, mitik şair tasavvurunun iz düşümleri olarak işaretlenir. Bu makalede, geleneksel düşünme pratiklerinin, şair biyografilerindeki ve toplumsal bellekteki idealizasyonun anlatımında/yaratımında önemli bir rol oynadığı saptanmaktadır. Şairin sadece yaratıcı bir birey olarak değil, aynı zamanda toplumsal-kültürel değerlerin ve ortak bilinç yapısının temsilcisi olarak değerlendirilmesinin gerekliliğine dikkat çekilmektedir. Edebî eleştirinin, şair biyografilerinde yer alan mitik ögeleri, tarihsel gerçeklik ve toplumsal söylem arasındaki ilişkiyi sorgulayan şüpheci bir bakışla yürütülmesi zorunluluğuna işaret edilmektedir.