Kadınların Müslümanlığın gereklerini, ibadetlerini öğrenmelerine; gündelik
hayatta İslam’a uygun bir yaşayışı sürdürmelerine ve bu konuda karşılaştıkları
sorunları çözmelerine yardımcı olmak amacıyla çeşitli yayınevleri tarafından
basılan kadın ilmihallerinden ikisinin seçildiği bu çalışmada; “beden” konusunda
anlatılanlar etrafında popüler İslam’ın kadınlara anlattığı kadınlık, feminist bir
eleştiri süzgecinden geçirilmiştir. Feminizmin farklı dalgalarındaki yaklaşımlar
ve beden problemine bakışta bugün gelinen nokta, popüler iki kadın ilmihalinde
yazılanlarla karşılaştırılmıştır. Din merkezli bu çalışmaların da Kur’an ve hadislerin
yanı sıra kendilerini feminist söyleme zıt olarak kurmaları, bu karşılaştırmayı
kaçınılmaz kılmıştır. Öte yandan Türkiye bağlamında “kamusal alan-özel alan”
ikiliği hâlâ cinsiyet ilişkilerinin düzenlenmesinde kullanılabilirliğini sürdürmektedir.
Bu kitaplarda da cinsiyet rolleri konusunda, kendini güncellemeyen dini bir
çerçevede kurulduğu dikkati çeken söylem; kamusal alanı “erkeklere özgü” olarak
mükemmelleştirirken, kadına bu düzeni bozan ya da bozma potansiyeli denetim
altında tutulması gereken bir “fitne” rolünü biçmektedir. Bunu yaparken en çok
faydalanılan sembolü ise kadının bedeni ve bu bedende dışavurulduğu iddia edilen
bir kadın doğası tahayyülü oluşturmaktadır. Kadının yaşam alanına çizilen sınırlar,
bedenine çizilmesi gereken sınırlarla meşrulaştırılmakta; bu çerçevenin popüler
kültürün muhafazakâr mayasında şekillenerek yeniden üretimi; kadına “ikincil”
konumunu kabulden başka bir şans tanımıyor gibi görünmektedir. Makalede, bu
konumu kadının bedeni üzerinden doğal gösteren kaynaklara dikkat çekilmektedir.
Verili olarak kabul edilen bedenin özellikleri üzerinden kadına biçilen konum,
“yaradılış” temelli bir çerçevede değişmeyeceğinden ve sorgulaması mümkün
olmadığından, meşru ve ebedi kılınmaktadır.