Diyalog, çokseslilik, melezleşme bir yandan olguların kendilerinde kaçınılmaz
olarak bulunan özellikler, bir yandan da peşinden koşulması, gerçekleşmeleri için
çaba gösterilmesi gereken ahlaki, toplumsal değerlerdir. Romanın yapısı gereği diyalojik,
olduğunu ifade eden Bakhtin’nin Dostoyevski okuması paralelinde Ahmet
Hamdi Tanpınar okumasını içeren bu çalışma bu anlamda Huzur romanını merkez
almaktadır. Bakhtin; Dostoyevski’nin romanlarının diyalojik olduğunu hatta Tolstloy,
Turgenyev gibi yazarların yapıtlarının Dostoyevski’nin yapıtlarına göre daha
az romansı, daha monolojik olduğunu belirtmektedir. Dostoyeski’nin yapıtları ile
“karnaval” ve “Sokratik diyalog” arasında temel paralellikler kuran Bakhtin; Dostoyevski
yapıtlarının serüven romanlarıyla da sıkı bir ilişkisi bulunduğunu ifade
etmektedir.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur romanında yukarıda bahsi geçen diyalojikliğin
izi sürüldüğünde; zaman zaman ve bazı noktalarda diyalojikliğin açığa çıktığı
görülmektedir. Fakat zaman zaman klasik romanın kapanmalarının gerçekleştiğini
söylemek gerekmektedir. Tanpınar, diyalojikliğini neredeyse tek kahraman üzerinden
kurar. Suad, Dostoyevski kahramanlarından farksızdır. Tuhaf, zaman zaman
gülünç, hakikati arayan, skandal konuşmalar yapan, uyumsuz ve uygunsuz biridir.
Diyalojik romanın ana unsurlarını görmek mümkündür, beklenmedik değişimler,delilik sınırında tutkular ve delilik ve intihar sınırında kişiler, sabitlenmeyen karakterler.
Roman içinde çelişkili, fikirler kahramanlar tarafından sergilenir fakat bu
yargılamaya sebep olmaz. Romanın sonunda bu fikirlerin sahibi kahramanları
değiştirip dönüştürerek, belli bir anlam sabitlenmesine engel olur. Romanın sonunu
belirsiz bırakarak Tanpınar, okuyucuya boşlukları tamamlama imkanı sunmuştur.