Kökleri Amerika kıtasının keşfine kadar dayanan kolonileşme hem ekonomik hem de kültürel bir tahakküm olarak belirir. Kültürel tahakküm, Batı’nın kolonilerdeki medenileştirme faaliyetlerini meşrulaştıran oryantalist söylem ile gerçekleşir. Doğu’yu Batı’nın yaşadığı anın gerisinde bir zaman dilimiyle kendisinden oldukça uzak bir mekâna hapseden oryantalist bakış, yüz yıllardır kendisini tekrar ederek günümüze ulaşır ve Doğu’ya ilişkin üretilen bu bilgi edebi eserlerde kurgu malzemesi olarak kullanılır. Söz konusu edebi eserler Doğu’yu tuhaf ve gizemli olarak tasvir eder. Bu noktada nasıl ki postmodernizm modernizmin eleştirisi ise postkolonyal yaklaşım da oryantalizmin ve kolonyal düzenin eleştirisini içerir. Bu çalışmada bir eleştiri metodu olan postkolonyal teori çerçevesinde Jules Verne’in Seksen Günde Devr-i Âlem anlatısı incelenmiştir. Söz konusu anlatıda özne-nesne, iktidar-öteki, efendi-köle ve eril-dişil diyalektiği oryantalist bakış ile kurgulanır. Postkolonyal açıdan bakıldığında Doğu’nun, Batı’nın bilinçaltında bastırdığı duygularını doyurabildiği bir arzu nesnesi olarak tasvir edildiği görülür. Doğu ne kadar uzak görünse de dünya yuvarlaktır ve başlangıç noktasına, Batı’ya geri dönülecektir. Bu yüzden çalışmada, yaratılan ötekinin/Doğu’nun; Batı’nın kendi alt-beni/Öteki’si olduğu vurgulanır.