Ionesco, 1960 yılından itibaren, insanın ölüm karşısındaki yalnızlığını daha açık bir şekilde ele alır. Birçok eleştirmen tarafından başyapıtı olarak kabul edilen Kral Ölüyor’u da hasta olduğu dönemde üç hafta içinde yazar. Oyunda, insanın/kendi can çekişmesini sahneye taşır. Hatta oyundaki baş rölü bizzat kendisinin oynadığını söyler. Oyun boyunca, ölüm izleği etrafında, simgesel bir uzam ve zamanda, insanlık durumuyla ilgili bakış açısını sunar okura. Ona göre, yaşayan her şeyin kalbinde ölüm içgüdüsü vardır ve onu bastırmak için ıstırap çeker. Ölüm, Ionesco’da, dört yaşından itibaren bir takınaktır. Ölümlü olduğunun bilincine vardığı andan itibaren bu boğuntu onu hiç terk etmez. Oyununu da ölüm korkusunu yenmek için yazar. İnsanın trajik sonu ölümü ele alırken, batı felsefesinin yanında doğu felsefesinden, özellikle de ölüler kitabı’ndan etkilenir. Kral adım adım ölüme yaklaşırken, ölümle yüzleşmenin tüm aşamalarından geçer: “red, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme”. Bu çalışmada, ölüm izleği, trajiği “insanın kendisini aşan ve yıkan güçlerle-yazgı, ölüm, zaman, hastalık vb.- mücadelesi” olarak tanımlayan François Chirpaz’ın düşüncelerinden hareketle ele alınmıştır.