Orhan Pamuk’un kurgusu, biçemi ve anlatı yerlemleriyle postmodern roman olarak değerlendirilen Kafamda Bir Tuhaflık isimli yapıtı, Mevlut Karataş isimli başkişinin memleketi Beyşehir’den İstanbul’a göç ettiği yaşamının 43 yıllık öyküsüdür. 1969 yılından 2012 yılına kadarki bu süreç dönemin toplumsal, siyasal ve ekonomik olaylarına tanıklık eder. Mevlut İstanbul’da yoğurtçuluk, dondurmacılık, pilavcılık, otopark bekçiliği gibi pek çok farklı işte çalışsa da esas olarak kendisini boza satıcısı olarak tanımlar. Romanda pek çok kişinin gözünden anlatılan İstanbul, onun sokakları ve yaşantısı Mevlut’un kafasında farklı anlamlarla değer bulur. Mevlut’un kendisi dışında kimsenin bilmediği ya da daha doğru bir anlatımla, kimseyle paylaş(a)madığı kafasındaki tuhaflığın tek tanığıdır bu kent. Mevlut’un kafasındaki tuhaflık aşk, mutluluk ve seçimler üzerine düşüncelerden kaynaklıdır. Kafasındaki tuhaflığı kentin siyasi, ekonomik, toplumsal olay ve durumlarının sonucu değişimiyle sorgulayan Mevlut tüm yaşamı boyunca bunu gözlemleriyle ilişkilendirir. Kahramanın iş, eğitim ve insan ilişkileriyle başlayan ilk çatışmaları evliliğiyle yön değiştirir. Mevlut’un bir kandırmaca sonucu seçtiği kadınla değil, onun kız kardeşiyle evliliğinin beraberinde getirdiği çatışma iç dünyasında bir sorgulamaya dönüşür. Tüm yaşamı boyunca kent, yazgısı ve kafasındaki tuhaflıklarla baş başa kalır. İstanbul’da bir yandan yaşam savaşımı verirken, diğer yandan bu kentte tutunmaya çalışan Mevlut için daha esenlikli bir yaşama kavuşmak arzusuyla göç ettiği İstanbul yalnızlık ve yabancılaşmanın adı olur. Romanın sonunda kendisine gerçek aşkının ilk eşi Rayiha olduğunu itiraf eden Mevlut kafasında seçim, niyet, mutluluk ve yaşama dair tuhaflıklarla kentin sokaklarında yarım kalan yolculuğuna devam edecektir.