Bu çalışma etnografiyi, Ursula Le Guin’in Karanlığın Sol Eli romanı aracılığıyla tartışmaya açarken okuyucuyu da etnografinin metinselleştirme stratejileri üzerine düşünmeye davet ediyor. Araştırma, etnografiyi odağına alarak ilerlerken diğer yandan metinlerarası bir bakış sunmayı hedefliyor. Basitçe, etnografiyi araştırmacı ile araştırılanın karşılaşma tecrübesi ve bu tecrübenin bir tür metne dönüşmesi olarak gören bakıştan hareket eden bu çalışma, romanda gezegenler arası seyahat eden “erkek” bir elçinin androjenlerle karşılaşma tecrübesini etnografik metinselleştirmenin doğası içinden okuyor. Bu bağlamda romandaki elçinin tecrübesini ifade ediş biçimi ile etnografik anlatı örtüştürülerek “bir metin olarak etnografi” tartışmaya açılıyor. Bu çerçevede kurmaca bir karşılaşmayı metne dönüştürürken etnografinin metinselleştirme stratejilerini kullanan bu kurgu, etnografi alegorisi olarak yeniden tanımlanıyor. Buradan hareketle de etnografinin metinselleştirme biçimlerine kulak veriliyor. Romanın üzerine inşa edildiği “kadın ya da erkek gibi kesin bir cinsiyetin bulunmadığı, dolayısıyla da biyolojik cinsiyetin toplumsal ifadesinin olmadığı bir evrende nasıl bir sosyal yapı inşa edilebilirdi” sorusu ve bunun cevabı olarak roman, etnografinin akıl yürütmesi içinden anlamdırılıyor. Bu bağlamda da Karanlığın Sol Eli romanı; ethosu yakalamak, gündelik hayat ve yoğun betimlemeler ile etnografın tecrübeleri eksenlerinde ele alınıyor.