İnsan ruhunda estetik hazlar uyandıran edebiyat, konusunu insan ve yaşamdan alır, psikolojinin konusu ise duyumsama, düşünme ve davranıştır. Her iki alanda da hayal gücü bilinçaltına önem verme, çağrışım yöntemi kullanma ve benzeri inceleme metotları kullanılır. Anlatmalar üzerinde yapılan incelemelerde geniş anlamıyla edebiyat psikolojiden yöntem açısından yaralanır ve yaratmaların insan ruhunda bıraktığı etkiler bakımından da psikoloji edebiyattan beslenir. Halk edebiyatı anonim türlerinden olan türküleri bu ilişki çerçevesinde psikolojik veriler temel alınarak değerlendirmek çalışmamızın ana eksenini oluşturmaktadır. Konu ve tema bağlamında herhangi bir türe kaynaklık etmiş olan vakalar insan davranışı ve bu davranış modelinin sanatsal yansımaları olarak kabul edilebilir. İnsan var olduğundan beri çevre ile olan ilişkisini öncellikle temel dürtüler sonrasında ise kazandığı kültürel edinimler ile kuragelmiştir.Kıskançlık, bu ilişkileri etkileyen temel unsurlardan biridir. Türkülere de tematik açıdan yaklaştığımızda patolojik kıskançlığın sebep olduğu olayların toplum ruhunda yarattığı etkinin trajik sonuçları açıkça görülmektedir. Bu sebeple bir türe bu denli etki etmiş olan duygunun psikolojik derinliğine ve daha önce yazılmış veya yaratılmış olan edebî ve sanatsal eserlere olan etkisine bakılması gerekliliği doğmaktadır. Herhangi bir dürtü sanata, sanatta kullanılan olgu ise o dürtünün adının konmasına dönüşür. Böylelikle isimlendirilmiş olan terminoloji ondan sonraki yaratmaların çözümlenmesiyle ilgili bir döngünün işleyişini yeniden başlatır. Bu bağlamda dürtü Othello eserine yansımış, tema gerçek hayattaki olgularla benzerliği sayesinde bir sendrom adını almış ve ondan sonraki anlatmalardaki eş durumlara kaynaklık etmiştir. Türküler bu döngüden soyutlanamayacağı için inceleme eksenine girmiştir. Bu anlamda türkülerde yer alan patolojik kıskançlık, Othello Sendromu bağlamında değerlendirmeye alınarak çözümlenmiştir.