Beden insanın dünya ile kurduğu ilişkinin ve gerçeklik deneyiminin dolaysız yerlemi ve boyutudur. Bedenin safi bir organizma olmaktan öte bütüncül bir bedenleşme deneyimi olması onu söylemlerin üzerine kazınabileceği pasif bir nesne olmaktan çıkararak ona güçlü faillik kazandırır. İşte tam da bu faillik potansiyeli nedeniyle her türlü biçimlendirici söylem (bilimsel ya da kültürel, geleneksel ya da modern) kendini gerçekleştirmek ve doğallaştırmak için modifikasyon üzerinden bedenleşme eğilimi gösterir. Buna karşılık, kültür teorisi içindeki bazı yaklaşımlar çerçevesinde beden modifikasyonu, düalist kategoriler içinde, geleneksellik ve modernlik kriterleri açısından birbirinden ayrı ve farklı olarak değerlendirilmektedir. Beden modifikasyonlarının bu ayrıma göre karşılaştırılması, tıpkı Kartezyen düşüncenin akıl ve beden düalizminde olduğu gibi, orjinal ve dejenere, olumlu ve olumsuz, anlamlı ve anlamsız, kollektif ve bireysel gibi değer atfedici indirgemeler ortaya çıkarmaktadır. Bu indirgeyici yaklaşım açısından geleneksel beden modifikasyonları orjinallik taşırken, çağdaş modifikasyonlar postmodern bireyselliğin narsistik ve dejenere kendilik projeleri olarak eleştirilmektedir. Çağdaş beden modifikasyonlarının fenomenolojik değil; fakat köken merkezli ve sembolik kültürel yaklaşımlardan hareketle eleştirilmesi eğiliminin ve bu eğilimin ortaya çıkardığı problemlerin ele alındığı bu çalışmada, modifikasyon pratiklerinin neden fenomenolojik bir yaklaşım çerçevesinde ele alınması gerektiği tartışılmaktadır.