İnsanoğlu yaşadığı zaman dilimi boyunca hem ruhsal hem de fiziksel bağlamda deneyimlediği olaylar vasıtasıyla hayatını anlamlandırmaya çalışır. İnsanın kendi yolunu belirleyebilmesi ve hayatın anlamını keşfetmesi uzun ve zorlu bir yolculuktur. Edebiyat insanın bu yolculuğunda en yakınındaki danışma kaynaklarındandır. Eserler insanın algısının gelişmesini ve olaylara farklı açılardan bakmasını sağlar. Farklı bakış açısı geliştirmenin alternatif yollarından biri de sembollerin yorumlanmasıdır. Eserlerde geçen sembollerin farklı kaynaklar yardımıyla keşfi şüphesiz okurun hayatına anlam kazandıran ve okurun yüksek bir bilince ulaşmasını sağlayan önemli bir düşünsel egzersizdir. Bu çalışma Latin Amerika’da Büyülü Gerçekçilik akımının öncülerinden ve dünya edebiyatının önemli kalemlerinden Gabriel García Márquez’in Dünyanın Boğulmuş En Güzel Adamı adlı öyküsünde hayatın anlamının semboller üzerinden yorumlanmasının aktarılmasından oluşmaktadır. Öyküde Karayipler’de bir köyün deniz kıyısında boğulmuş bir adamın bulunmasıyla süregelen olaylar anlatılmaktadır. Deniz kıyısında köyün çocukları tarafından bulunan ve köyün kadınları tarafından adı Esteban koyulan bu ölünün hayata dair hiçbir amacı bulunmayan köyü nasıl canlandırdığı ve köyde yaşanan değişimin sonuçları yorumlanmıştır. Konunun daha net anlaşılabilmesi ve özümsenmesi amacıyla öncelikle yazarın hayatı, eserleri ve edebi dönemlerinin kısa ve öz değerlendirilmesi yapılmıştır. Bu değerlendirmenin ardından sembol kavramının anlamı, önemi ve kullanım şekilleri genel hatlarıyla verilmiştir. Sembol, edebiyat ve mitoloji arasındaki etkileşime dikkat çekilmiş ve bu temellendirmenin sonrasında öyküde tespit edilen sembollerin hayatın anlamına ilişkin etkileşimi sunulmaya çalışılmıştır.