Türk ve dünya şiirinde kadın şairler dünden bugüne süren edebiyat yolculuklarında farklı engellerle karşılaşmışlardır. Kadınlara dolayısıyla kadın şairlere üniversitelerin kapıları uzun süre açılmamıştır. Virginia Woolf, kadınların üniversite eğitimi görememelerini eleştirir. İnas Darülfünûnu’nun (Kadınlar Üniversitesi) ilk mezunlarından birisi olan kadın şairlerimizden Şükûfe Nihal da evliliğin devamına engel teşkil ettiği gerekçesiyle Darülfünun’a kaydı yapılmadığından ilk eşinden ayrılmıştır. Üst sınıfa mensup Şükûfe Nihal’i n tersine yoksul bir evde doğan Yaşar Nezihe ise eğitim hayatını ancak bir yıl sürdürebilmiştir. Okul çağına geldiğinde okumasına izin vermeyen babasından gizli olarak okula devam etmiş; ancak bu durumu öğrenen babası kendisini evden kovmuştur. Ahmet Rasim okuyan kadınlara, toplumda, şüpheyle bakıldığını ifade eder. Kuşkusuz okuma-yazması istenmeyen kadınların şiir yazması hiç hoş görülmeyecektir. Trabzonlu Şair Fıtnat Hanım’ın ilk eşinin kendisini şiir yazmayı yasakladığından yakınır. Leylâ Hanım’ın şair Feride Hanım’la ilgili bir hatırası şiir ve edebiyatla ilgili kadınları yalnız bazı erkekler değil aynı zamanda bazı kadınlar da yadırgadığını gösteren örneklerden biridir. Ne okuması ne de yazması tercih edilen kadınlar aşkı yazmaya kalkınca tehlikeli bir alana girmiş olacaklardır. Gerçekten de aşk konusunda yazan kadın şairler; aile, akraba ve edebiyat çevrelerinin tepkilerine maruz kalmışlardır. Aile ve edebiyat çevrelerinin kadın üzerinde oluşturduğu baskı sebebiyle kadınlar aşk üzerine yazarken dış sansürden daha önce oto sansürleriyle baş etmek zorunda kalmışlardır. Trabzonlu Fıtnat Hanım, şair kadınların aşklarını söylemekten çekindiklerini ifade eder. Kamuoyunun tesirini acı bir biçimde yaşayan şairlerden biri de İranlı şair Furûğ Ferruhzad’tır. Bir şiiri yüzünden çıkan dedikodu nedeniyle babaevini terk etmek zorunda kalmıştır. Necati Bey, kendisine nazire yazan Mihri Hatun’u edepsizlikle itham etmiştir. Gerçekten de kadın şairler daha baştan erkek edebiyatçılar tarafından görülmek istenmez. Ahmet Rasim de Mihrünnisa Hanım’ın bir şiirini okuduğunda bu şiiri bir kadının yazmış olabileceğini kabul etmek istemediğini itiraf eder. Ellen Moers edebî hayatın alışverişlerinin edebiyatı nasıl beslediğini, bu alışverişin dışında bırakılan İngiliz ve Amerikan kadın edebiyatçıların nasıl acı çektiklerini dile getirir. İngiltere ve ABD’nin tersine XVII. yüzyıla kadar Fransa’da kadın edebiyat ve toplum yaşamında bir geleneğe yaslanmıştır. Buna rağmen Moliere de Gülünç Kibarlar adlı eserinde bir kadın edebiyat çevresini yergi konusu yapmıştır. Bütün engellere rağmen yazmaktan vazgeçmeyen kadın şairlerin çoğu ise hak ettikleri ilgiyi görememiş; gerektiği gibi değerlendirilmemiştir. Şair Şeref Hanım kadın şairlere yapılan haksızlığı şiirlerinde gözler önüne sermiştir. Aslında sorun kadın ya da erkek değil, şair olmak merkezinde toplanmalıdır. Kuşkusuz bütün ayrımcı yaklaşımlara karşı durmak gerekir. Ancak, kadınların başka alanlarda olduğu gibi şiir dünyasında da açık veya gizli bir biçimde engellendiği tarihsel bir gerçektir.