Hayatın en güzel aşamalarından biri olan doğum ve doğuma eşlik eden ebeler, Anadolu halk kültürünün vazgeçilmez bir parçası olmuşlardır. Osmanlı döneminde ebeler, Saray Ebeleri, Kibar Ebeleri ve Halk Ebeleri olmak üzere üç sınıfa ayrılmıştır. Saltanata mensup ve sarayda görevli olanların doğumlarını yaptıran ebelere, “Saray Ebeleri” denmiştir. Zengin kişilere hizmet veren ebelere, “Kibar Ebeleri” adı verilmiştir. Köy ve kasabalarda doğumları yaptıran mahallenin yaşlı ve tecrübeli kadınlarına ise “Halk Ebesi” adı verilmiştir. Doğum dışında kısırlık tedavisi, çocuk düşürme, ilaç hazırlama işlerini de yerine getiren ebeler, pek çok kişiyi ve aileyi mutlu etmiştir. Ebeler, önce kadına bazı sorular sorarak bilgiler almışlar, sonra da onları, kendi yöntemlerine göre muayene ederek hastalıklarını tespit etmeye çalışmışlardır. Kendilerine başvuran kadınları, bazen dinsel yöntemlerle bazen de hazırladıkları bitkisel ilaçlarla tedavi etmeye çalışmışlardır. Ebeler bazen de istenmeyen gebeliklerin sonlandırılmasına yardım etmişlerdir. Doğum, gerek anne gerekse bebek sağlığı için son derece hayati bir konudur. Bu konuda yeterli bilgi ve deneyime sahip olmayan ebelerin yaptığı uygulamalar çoğu zaman bir felaketle sonuçlanmıştır. Bu nedenle ebe seçimi son derece önemli bir iş olup, seçim yapılırken ebenin bilgisi, temizliği, elinin hafifliği ve toplumdaki şöhreti mutlaka göz önünde bulundurulmuştur. Bu özelliklere sahip ebeler toplum içinde şöhret sahibi olmuş, maddi yönden önemli kazançlar elde etmiştir. Ebelerin doğumu kolaylaştırmak için yaptığı uygulamalar, doğum sonrası yapılan ritüeller, ebelere verilen hediyeler veya bahşişler, ebelerin toplum içindeki konumları, fiziksel özellikleri toplumların kültür yapılarında önemli izler bırakmıştır. Çalışmamızın amacı, Anadolu halk kültüründe önemli bir yer tutan ebeleri, doğum öncesi ve sonrasındaki uygulamaları, ebelerin ve doğum olayının toplum hafızasındaki kalıntılarını inceleyerek, ebelik mesleğinin geçirdiği tarihi ve folklorik süreci ortaya koymaktır.