Orta büyüklükte bir Türk köyünde büyüdüm. Köy, İç Ege yöresindeydi. Yöre toprağı görece verimsiz ve çorak olmakla birlikte 1960’lardan itibaren en iyi kalite tütün üretilmekteydi. Sulama sistemleri olmadığı için pamuk ve benzeri ürünlerin yetiştirilmesine toprak uygun değildi. Ancak Banaz Çayı kıyısında bulunan bir miktar verimli ve sulanabilir arazide üzüm ve bazı sebzeler yetiştirilebiliyordu. Üretimi 2000 yılında sınırlanana kadar tütün dışındaki tüm tarımsal üretim faaliyetlerinin köy ekonomisi üzerindeki etkisi hayli sınırlıydı. 1980 ve 1990lardaki tütün üretiminde uzmanlaşma, köyün ekonomik faaliyetlerindeki metalaşma süreçlerini yoğunlaştırdı. Örneğin, köyün geçimlik düzeyi meta düzeyine dönüştü. Geçimlik düzeyindeki mal ve hizmetlerin çoğu metalaştı. Süt, yumurta ve ekmek gibi bu alana ait ürünler köy bakkalında satılır oldu. Bu makalede, köydeki metalaşma süreçlerindeki emek ve hizmet arzının çoğunlukla ataerkil düzenin etkisinde örgütlenen kadın emeğine bağlı olduğunu ileri sürüyorum. Mevcut yapıya karşın kadınların, karşılıklı emek değişimi ve kadın yardımlaşma toplantıları gibi yollarla sosyal alanı nasıl kullandıklarını, varlıklarını nasıl güçlendirdiklerini ve karar verme süreçlerinde nasıl yer aldıklarını inceliyorum.