Kimlik olgusu, aslında insanlık kadar eski olmakla birlikte; kavramın sosyal bilimler alanı içinde yükselişi oldukça yenidir. Yaşam boyu süreçte rastlantıların sürüklemesiyle oluşan kimlik olgusu, hem doğal bir süreç hem de siyasi bir inşa olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumsal, kültürel ve ekonomik ilişkilerle geçmişin izlerini bünyesinde barındıran kimlik olgusu, her dönemde farklı şekillerde tanımlanmış ve inşa edilmiştir. Özellikle modernitenin bir ürünü olarak ortaya çıkan ulus-devlette kimlik inşası önem kazanmıştır. Zira modern ulus devlette sistem kendi varlığını koruma ve sürdürme doğal eğilimine sahip olduğundan kendine uygun bir birey inşa etmeyi hedeflemiştir. Bu yüzden, tüm toplumsal kimlikler vatandaşlık potasında eritilmiş, cinsiyet, etnisite ve ırk gibi alt kimliklerin kamusal alana yansıması sınırlandırılmıştır. Ancak küreselleşmenin felsefi dayanağını teşkil eden postmodernizm evrensellik karşısında tikelliği vurgulayarak, modernitenin savunduğu homojenliğin sonucu olan sınıf, ulus gibi kimlikleri sorgulamaya açmıştır. Günümüzde ulus-devlet, yeni bir yapılanmaya itilmekte ve bu yapılanma içinde de, kendini meşrulaştıracağı topluluğu, küreselleşmenin dayattığı konjonktürel gerekliliklere göre ayarlamaya başlamaktadır. Kimliklerin yükselişe geçtiği 21. yüzyılda ise yeni kimlik arayışları ve farklı kimliklerin birlikteliği hususu önem kazanmaktadır. Kimlik/lerin tarihsel süreçte seyrine ilişkin analizi içeren bu çalışma, kimlik/lerin moderniteden günümüze kadar olan süreçte değişim ve dönüşümünü gözler önüne sermeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla, kimliğin tanımı, kimliliği besleyen unsurları/bileşenleri, devamlılığı ve kimliğin inşası ile ilgili hususları açıklığa kavuşturmak bu çalışmanın fokusunu oluşturmaktadır