Kendine Ait Bir Oda, bir 'feminist manifesto' olarak kategorize edilebilir çünkü edebiyat tarihinde kadınların rolünü tartışmaktadır. Woolf, kadınların ezildiğini ve kadınların eğitimden mahrum bırakıldıkları için roman yazmalarının engellendiğini açıklamaktadır. Dahası, Kendine Ait Bir Oda, çağdaş toplumumuzun kadınları için hala önemli olan birçok kritik meseleyi gündeme getirmektedir ve dolayısıyla Antigone'dan günümüze kadınların ezilmesinin materyalist nedenlerini öne sürmektedir. Woolf'a göre, kadınları eğitmek, kurtuluşlarındaki ana momentumdur çünkü bu, onlara 'eşit olarak' davranmaya başlamanın tek yoludur. Kitabın kadın temsilleri aracılığıyla, Woolf erkeklerin yaşam koşullarını ve toplumun zihniyetini de ortaya koymaktadır. Woolf kitabında doğrudan erkekleri suçlamamakla birlikte kadınları ve kadınların toplumdaki yerini anlatarak erkeklerin toplumdaki yerine ve yaşam koşullarına da ışık tutmaktadır. Erkeklerin kadınlardan üstün tutulduğu İngiliz toplumunda kadınların yaratıcılığı engellenmekte ve dolayısıyla edebiyat dünyasında kadın yazarlardan söz etmek mümkün olmamaktadır. Woolf kitabında cinsiyet eşitsizliğine değinmekte ve bunun nedeni olarak da erkekleri değil, toplumu, toplumun kültürünü ve eğitimdeki eşitsizliği sorumlu tutmaktadır. Doğrudan erkeklerin anlatılmadığı Kendine Ait Bir Oda’da erkek temsillerini belirlemek ve İngilizce’yi yabancı dil olarak öğrenen öğrencilerin Kendine Ait Bir Oda’daki erkek temsillerine yönelik algılarını belirlemek bunun için önem arz etmektedir. Bu nitel çalışma, İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde okuyan on bir lisans öğrencisinin katılımıyla gerçekleşmiştir ve öğrencilerin Kendine Ait Bir Oda’da erkek temsillerini nasıl algıladıklarını belirlemeyi amaçlamıştır. Veri toplama aracı olarak yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmış ve verilerin analizinde tematik analiz kullanılmıştır. Araştırmada erkek şovenizmi, erkek egemenliği ve erkek özgürlüğü temalar olarak bulunmuştur.