Speculative Fiction and Pattern Recognition: Narrative Models for a Retrained Intuition
(Spekülatif Kurmaca ve Örüntü Tanıma: Sezgiyi Eğitmenin Anlatısal Modelleri )

Yazar : Berkay Üstün    
Türü : Araştırma Makalesi
Baskı Yılı : 2023
Sayı : 115
Sayfa : 869-886
    


Özet
Örüntü tanıma kavramı 1950lerin sonunda sibernetik ve enformasyon kuramlarındaki gelişmeler sayesinde hayatımıza girdi. En başından beri bilimkurgu ve spekülatif kurmaca yazarları teknolojiyi hayal gücüyle yoğurup yaratıcı yönlerde geliştirerek kavrama kendi yaklaşımlarını getirdiler. Bu makalede ürettikleri anlatılardan ikisinin popülerleştirilmiş teknoloji hikayeleri değil kavramsal anlamda daha genel ve tarihselliği mesele edinen bir örüntü vizyonuna yönelik araştırmalar ve katkılar oluşturduğunu gösteriyorum. Daha somut düzlemde, bilgi işlem alanından ödünç aldıkları kavramı tarihsel anlam ve toplumsala dönük sezgisel bir kavrayışı ifade etmek için kullandıklarını, bunu da medya teorisi üzerinden yaptıklarını örnekliyorum. Makalenin ikincil planda bir dayanağı da kavramsaldan çok tarihsel: John Brunner ve William Gibson’ın yapıtlarını örüntü tanıma paradigmasının bilimkurgu/spekülatif kurmaca tarafından alımlanmasının başlangıcını ve gelişmesini tarihsel olarak da gözlemlemeye imkan veren iki yapıt olarak sunuyorum. Aralarındaki devamlılık toplumsal somutluk ve onu kavrayan düşüncenin biçimine yaptıkları ortak gönderme tarafından belirleniyor. Metodolojik olarak medya kuramı ve yakın okumanın bir birleşiminden yararlanarak burada amaçladığım bu anlatıların veri ekonomisi dışında yani “tabandan” yola çıkan bir örüntü tanımanın ikna edici örnekleri olarak görülüp görülemeyeceğini sorgulamak. Bu anlamda bu çalışma ne odağındaki yapıtları bağlamlarına tabi düşünce tarihi olayları olarak ele almak ne de onlara basit ve geleneksel bir yakın okumanın yapacağı gibi yalnızca kendi sordukları sorular üzerinden yaklaşmayı amaçlıyor. Dayandığı karşılaştırma stratejisi, iki anlatıyı yan yana ve bir arada değerlendirmenin getirdiği anlamsal artıdeğeri hem metinsel hem de kavramsal otonomisi içinde benimsiyor. Sonuç olarak, buradaki yakın okumaların yolları farklı açılardan aynı temel probleme düşüyor: örüntü tanımanın bilişim toplumuna özgü bir ideolojiden ibaret mi, yoksa tarihsel-morfolojiye dair yeni imkanlar yaratabilecek şekilde konumlandırılabilir olup olmadığı sorusu.

Anahtar Kelimeler
somutluk-soyutluk, örüntü tanıma, geriçıkarımsal akıl yürütme, sezgi

Abstract
The notion of pattern recognition came of age in the late 1950s as an extension of advances in cybernetics and information theory. From the start, authors of science fiction and speculative fiction narratives made their own explorations of the concept, taking it to fields and extremes not predicted by the state of development of the technologies of pattern recognition. I argue that a pair of these narratives provide opportunities to observe the development of a public understanding of, and imaginaries deriving from, a vision of perception geared toward patterns, arrangements, and configurations that involve historical change. More specifically they stage questions of historical meaning and intuitive grasp of patterns of consumer behavior by modifying the notion they borrow from computational research through the intermediary of media theory. A second goal of the article is literary historical: it takes the relevant works of Brunner and Gibson as favorable cases for observing the beginnings and transformations of the reception of pattern recognition concept by speculative fiction. The common reference they make to historical concretion serves as a constant across their differences here. Both fictions seem to stage the possibilities of pattern literacy as a human capacity that includes but is not reducible to one of its most famous and problematic avatars, which is that of a sense of conspiracy, belief gone awry, and/or paranoia (which, according to Fredric Jameson, is the ''poor person's cognitive mapping''). Methodologically relying on a combination of media theory and close reading, the ultimate goal here is to ascertain whether such fictions constitute viable cases for a “pattern recognition from below”, as distinct from a data-intensive pursuit. In this sense, this study neither constitutes an intellectual history of pattern recognition that diminishes the object of its study to mere accoutrements of context, nor simply a close reading of each of the texts on their own terms. It is a comparative exercise which aims to gain a surplus of historical and textual intelligibility through the juxtaposition of its chronologically distant narratives. The two close readings approach from different angles the same core problem of if it is possible to retain an affirmative approach to the historical-morphological possibilities inherent in pattern recognition and not consign it to an “ideology” of the information society.

Keywords
concrete, abstract, pattern recognition, abductive inference, intuition