Characterisation through Linguistic (Im)politeness in A Doll’s House
(Dilbilimsel Nezaket/Kabalık Stratejileri Bağlamında Bir Bebek Evi’nde Karakter Nitelemesi
)
Yazar
|
:
Ömer Şekerci
-Müjde Demiray
|
|
Türü |
:
Araştırma Makalesi
|
Baskı Yılı |
:
2024
|
Sayı |
:
117
|
Sayfa |
:
221-238
|
|
Özet
Pragmatic aspects of characterisation have currently been of great interest to scholars. Characterisation is a process of introducing characters in a play to the audience by the playwright. It is also an artful attempt to make the audience indulge in the characters’ private or public life. Additionally, characterisation is crucial for a playwright to construct his/her characters with unique and different character traits with whom the audience can easily feel sympathy or empathy. Everyday interactions and dramatic dialogues are full of character faces. Naturally, everyone wants and desires to keep their faces unassailed for smooth interaction and conversation. The paper examines the linguistic strategies of (im)politeness in dramatic text, namely Henrik Ibsen’s A Doll’s House (1879), according to Penelope Brown and Stephen Levinson’s Politeness Theory (PT) and Jonathan Culpeper’s Impoliteness Strategies. This play has been chosen for our analysis because A Doll’s House is one of the masterpieces of Ibsen, known for his social realistic plays. Moreover, it is one of the renowned modern plays depicting strong characterisation. The paper also focuses on analysing the dramatic interactions of the major characters, Nora and Helmer, living in a patriarchy-driven society from a linguistic and discourse-oriented perspective. It also demonstrates that Nora has transformed from a subservient, meek and obedient character to a rebellious and independent one, while Helmer Torvald has become a submissive, tolerant and accepting character.
Anahtar Kelimeler
characterisation, FTAs, politeness theory, impoliteness strategies, A Doll’s House
Abstract
Karakter nitelemenin edimbilimsel unsurları, günümüzde edebiyat araştırmacılarının ilgisini büyük ölçüde çekmektedir. Karakter niteleme, oyun yazarının bir oyundaki kişileri seyirciye tanıtma eylemidir. Oyun yazarı, karakterlerin özel veya sosyal hayatlarının derinliklerine izleyicileri çekebilmek için ustaca bir girişimde bulunur. Ayrıca oyun yazarının, izleyicinin kolayca sempati duyabileceği veya duygudaşlık kurabileceği çeşitli ve kendine özgü kişiliklere sahip karakterleri yaratmak gibi son derece önemli bir görevi de vardır. Günlük konuşmalar ve dramatik diyaloglarda oldukça fazla karakter yüzü (face) vardır. Doğal olarak, sorunsuz bir iletişim ve konuşmanın sağlanabilmesi için, insanlar yüzlerine koşulların gerektirdiği gibi hitap edilmesini ister. Bu çalışma, Henrik Ibsen’in Bir Bebek Evi (1879) oyununu Penelope Brown ve Stephen Levinson’ın Nezaket Teorisi ile birlikte Jonathan Culpeper’in Kabalık Stratejileri ışığında dilbilimsel bir açıdan incelemeyi amaçlamaktadır. Bir Bebek Evi, toplumsal gerçekçi oyunlarıyla tanınan Ibsen’in başyapıtlarından biridir. Bununla birlikte, karakter nitelemesini güçlü bir biçimde yansıtan ünlü bir modern oyundur. Ayrıca bu çalışma, ataerkil bir toplumda yaşayan baş karakterlerin, diğer bir deyişle, Nora ve Helmer’ın, birbirleriyle olan diyaloglarını dilbilimsel ve söylem odaklı bir bakış açısıyla analiz etmektedir. Çalışma, ayrıca Nora'nın itaatkar ve uysal bir karakterden nasıl asi ve bağımsız bir karaktere dönüştüğünü ve Helmer Torvald'ın ise nasıl itaatkar, hoşgörülü ve kabullenici bir karaktere dönüştüğünü ortaya koymuştur.
Keywords
karakter niteleme, FTAs, nezaket teorisi, kabalık stratejileri, Bir Bebek Evi