Osmanlı’da Resmi Bir Poetika Kurumu Re’isü’ş-Şu’arâ Müessesesi: Temsilcileri ve Prensipleri
(An Ottoman Poetical Institution Reisush-Shuara Organization: Representatives And Principles
)
Yazar
|
:
Ayşe Tarhan
|
|
Türü |
:
Araştırma Makalesi
|
Baskı Yılı |
:
2024
|
Sayı |
:
118
|
Sayfa |
:
465-486
|
|
Özet
XVIII. yüzyılda dönemin edebiyat ortamının sorgulanması, şiirin neye denildiği, şairin kim olduğu sorularına cevap vermek için poetika ve poetik eleştiri bağlamında iki sorumluluğu omuzlarına yükleyen bir kurum, devlet eliyle oluşturulmuştur. Bu kurum Re’isü’ş-Şu’arâ Müessesesi’dir. Re’isü’ş-Şu’arâ kurumuna atamalar padişahlar ya da sadrazamlar tarafından yapılmıştır. Atamaların gerçekleşmesi için kurumun misyonuna uyacak şairlerin seçilmesi gerekmiştir. Bu bağlamda sorumluluğun III. Ahmet’in fermanıyla Osmanzâde Tâ’ib’e verilmesiyle oluşan kurum, Sadrazam İbrahim Paşa’nın fermanıyla Seyyid Vehbî’ye aktarıldıktan sonra, Sadrazam Halil Paşa’nın emriyle de Sünbülzâde Vehbî’ye geçmiş ve son olarak II. Mahmud’un Kıbrıslı Hilmi Efendi’yi atamasıyla noktalanmıştır. Kurumun anlatı biçimi İslamî bir geleneğin şiir yapısı olan kasidedir. Vekâletname kasideleriyle başlayan bu ifade biçimi kendini poetik bir değer taşıyan Sühan (söz) kasidelerine bırakmıştır. Temsilciler bu şiirlerle kaybolmaya yüz tutmuş bir geleneğin yıkılmaması ve korunması için neler yapılabileceğini tartışmışlardır. Bu tartışmalar ileride farklı edebî toplulukları oluşturacaktır. Kurumun öncü bir edebî topluluk olarak çığır açması ve üstlendiği poetik değerlendirmeleri açısından inceleyen, ayrıca Re’isü’ş-Şu’arâ ünvanını alan 4 şairi bir bütün olarak değerlendiren kapsamlı bir çalışmanın bulunmadığı görülmektedir. Dolayısıyla bu çalışma özelde kurumun poetika yaklaşımlarını gün ışığına çıkaracak, genelde ise Osmanlı’nın resmi poetikasıyla ilgili bilgi üretecek ve Osmanlı’dan günümüze değişen edebî sanat hareketleriyle ilgili çalışmalara aktaracağı bilgilerle katkı sağlayacaktır.
Çalışma, Re’isü’ş-Şu’arâ Müessesenin devlet- edebiyat fonksiyonunu anlatmaktadır. Çalışmada bir poetika kurumu olarak Re’isü’ş-Şu’arâ Müessesesi ve temsilcileriyle ilgili bilgi verilecektir. Ayrıca, kurumun anlatı biçimi olan şiirlerden hareketle kurumun prensiplerini ve sanata dair görüşlerini aktardım.
Anahtar Kelimeler
Osmanlı, Re’isü’ş-Şu’arâ Müessesesi, poetika, Re’isü’ş-Şu’arâ temsilcileri, müessesenin prensipleri
Abstract
In the 18th century, a state institution assumed the mantle of poetic criticism
with the aim of delineating the essence of poetry and identifying those worthy
of the title “poet.” This institution, known as Reisush-Shuara (Head of Poets),
originated when Sultan Ahmet III bestowed the responsibility upon Osmanzade
Tâ’ib, succeeding the transfer of duties from Grand Vizier Ibrahim Pasha to Sayyid
Vehbî, and subsequently passed to Sunbulzade Vehbî under the directive of Grand
Vizier Halil Pasha, ultimately culminating in the appointment of Cypriot Hilmi
Efendi by Mahmud II. The institution’s mode of literary expression primarily
revolved around the quasida form, derived from Islamic poetic structures. Initially
commencing with the Vekaletname (attorneys’ oaths), this form of expression
transitioned to Suhan (word), which held inherent poetic value. Despite the pivotal
role of the institution in shaping poetic discourse, a comprehensive study on its
poetic evaluations remains absent. Hence, this study aims to elucidate the poetic
methodologies embraced by the institution, shedding light on the official poetics
of the Ottoman Empire and contributing to the comprehension of literary evolution
from the Ottoman era to the present. The significance of this investigation lies in its
potential to unveil the unique poetical paradigms of the institution, elucidating its
representatives, elucidating the principles guiding its operations, and delineating its
perspectives on artistic expression through the lens of its narrative poetic tradition.
Keywords
Ottoman, Reisush-shuara Organization, poetry, Reisush-Shuara Organization’ representatives, the prin