“Beşik-Eşik-Keşik” ya da Sivas Sözel Kültüründe Ölüm
(“Cradle-Trehshold-Cut” (Beşik-Eşik-Keşik) or Death in The Oral Culture of Sivas
)
Yazar
|
:
Nesrin T. Karaca
- Müjgân Uçar
|
|
Türü |
:
Araştırma Makalesi
|
Baskı Yılı |
:
2016
|
Sayı |
:
85
|
Sayfa |
:
23-50
|
6334 2760
|
Özet
Bütün canlıların kaçınılmaz ve ortak kaderi olan ölüm olgusuyla ilgili değişik disiplinlerde
birçok çalışma yapılmıştır. Özellikle din, felsefe, sanat, edebiyat, tıp, biyoloji ve hukuk alanında
yoğun çalışmaların yapıldığı ölüm fenomeninin psikolojik gerçekliğini anlama ve açıklamaya
yönelik çalışmaların tarihçesinin oldukça yeni olduğu söylenebilir. 20. yüzyılın başlarında Batı
dünyasında psikologların ilgisini çekmeye başlayan ölüm fenomeniyle ilgili psikolojik çalışmaların bu yüzyılın ortalarına doğru bir ivme kazandığı, 1950’li yılların ortalarında yoğunlaşan bu
araştırmaların (thanatology researches) artarak devam ettiği gözlemlenmektedir. Gelişmişlik ve
kalkınma düzeyi ne olursa olsun her toplumun yazılı kültürünün dışında zaman içinde oluşan ve
süregelen bir sözel kültürü bulunmaktadır. Sosyo-kültürel bütünleşmenin sağlanmasında sözlü
kültürün önemi kaçınılmazdır. Çünkü “sözel/sözlü kültürde bilginin yeri insan hafızasıdır” gerçe-
ği, önemli bir zenginlik olarak karşımızda durmaktadır. Bu bağlamda Anadolu’da geleneksel sö-
zel kültürde ölüm teması; ölüm öncesi, ölüm anı ve ölüm sonrasına ilişkin boyutlarıyla, yaygın ve
zengin bir şekilde varlığını sürdürmektedir. Bunun din ve inanç ile doğrudan bir ilgisi bulunmakla
birlikte; ölüye saygı, ölüm hadisesine yaklaşım biçimi ve zengin kültürel geçmişin de önemli pay
sahibi olduğu gözden kaçırılmaması gereken bir gerçektir. Bu çalışmada, Sivas-merkez ölçeğinde,
sözel kültür unsurları ve gelenek içinde ölüm olgusu, bunun toplumsal inanç, sosyal hayat ve
davranışlar bağlamındaki yansımaları üzerinde durulacaktır.
Anahtar Kelimeler
Ölüm’, sözlü kültür, Sivas, gelenek, ‘ölüm’ esnası ve sonrasında ritüelle
Abstract
A manifold of studies in various disciplines have been carried out upon the concept of death,
which is the inevitable and mutual fate of all living beings. It can be said that the historical trajectory of studies that seek to understand and explain the psychological reality of death is quite new,
even though the phenomenon frequently concerned different felds such as religion, philosophy,
art, literature, medicine, biology and law. It is observed that psychological studies concerning death started to attract Western psychologists with the beginning of 20th century, and these studies
(thanatology researches) gained momentum since then, getting even more intense by mid-1950s
Regardless of the level of development and together with the verbal culture, all societies bear a
certain oral culture that is inevitably signifcant for socio-cultural integration, in the sense that “in
the oral culture, the ground of knowledge is human memory”, offering an undeniable prosperity.
The concept of death prevails quite commonly in the traditional oral culture of Anatolia as well,
with its temporal aspects such as the before, the after and the moment of death. Having a connection with religion and faith, this commonality should also be thought of in relation to further
cultural aspects such as respect for the dead, the attitude towards the event of death and the rich
cultural history behind. This study will be concerned with unraveling the concept of death within
the context of Sivas and through the elements of oral culture and tradition, together with its resonation in faith, social life and societal behavior.
Keywords
‘Death’, oral culture, Sivas, tradition, rituals during and after ‘death’