Birinci Tekil Şahıs Belgeselleri; “Ben”in Kendine Bakışı
(First Person Documentaries; The Gaze of The Ego to Herself )

Yazar : Nihan Gider Işıkman    
Türü : Araştırma Makalesi
Baskı Yılı : 2016
Sayı : 86
Sayfa : 259-271
5861    2417


Özet
Son yıllarda internetin görsel, işitsel, yazılı malzemenin dolaşıma sokulmasında önemli bir rol oynamaya başlamasıyla birlikte pek çok yeni türün ortaya çıktığı, hatta sinema, televizyon ve basılı malzemeler gibi geleneksel mediumları bile etkilediği, dönüştürdüğü görülmüştür. Geleneksel belgesel anlatısında belgeselciler kişilerin temsillerini üretirken, kişilerin kendi temsillerini üretmekle ilgilenebilecekleri, yapabilirlikleri göz ardı edilmiştir. Gelişen teknolojilerle birlikte bizzat bireyler kendi temsillerini üretebilir hale geldikçe, belgeselci ve konu/birey arasındaki sınırlar yok olmaya başlamıştır. Birinci tekil şahıs belgesellerinde, belgeselci merkezde ya da kenardan, durup kendi etrafındakilere bakmakta, dolayısıyla doğrudan “ben” diye söze başlamadan, yaşadığı toplumda, ailesinde yaşanmış hikâyelere bakışını ya da tamamen kişisel olarak deneyimlediği şeyleri aktarabilmektedir. Belgeselci hem kamerayla özdeşleştiği hem de görüntülerin kaynağını oluşturduğu için artık perde/ekran ona kendisini yansıtan bir ayna olmaktadır. İster bir itirafname yapısında ister bir günlük ya da sosyal aktivist bir birinci tekil şahıs gazeteciliği örneği, belgeselcinin başkalarının adına anlatıyı oluşturması karşısında, belgeselcinin bizzat anlatının konusu olduğu birinci tekil şahıs belgeselleri, öznelliklerindeki açıklıklarıyla ayrışmaktadırlar. Toplumsal kültürel, siyasi ve teknolojik değişmelerin etkisiyle sürekli dönüşen belgesellerin iletişim gizilinin daha iyi kavranabilmesi için, günümüz dijital teknolojisinin sinema anlatısında öz temsillerin üretimini daha mümkün kılması çerçevesinde birinci tekil şahıs belgesellerinin belgeselci, izleyici, filme konu olan kişilerden oluşan çok katmanlı anlatı yapısının billurlaştırılması önemlidir. Başka bir deyişle, son dönemde izleyici ile buluşmuş bu tarz filmleri örneklendirerek analiz etmek, birinci tekil şahıs belgesellerinin hâkim bir anlatı biçimi olma potansiyeli somutlaştırmak açısından yerinde olacaktır. Gerçekliğin kurulmasında görsel medyanın gücü düşünüldüğünde, birinci tekil şahıs belgeselleri formunda şekillenen ve teknolojik gelişmeler sayesinde kitlelere ulaşabilirlik kazanan anlatılar, sosyal katılımın etkin bir arenası olarak, sosyal adaletin sağlanmasındaki araçlardan biri olarak da değerlendirilebilirler. Çünkü genellikle görünmez duyulmaz olan sıradan insanların yaşamları ve tecrübeleri, olgu ve olayların nasıl yorumlanacağında, geleceğe nasıl taşınacağında büyük rol oynayabilmektedir.

Anahtar Kelimeler
birinci tekil şahıs belgeseli, temsil, öznellik, ayna,

Abstract
As internet started to take an important role on the circulation of the audio visual and written material, it is seen that new forms are starting to appear as well as it effects traditional mediums like cinema, television and print media. In traditional documentary narrative, while documentarists produce representations of individuals it was completely ignored that they may be interested of producing their self-representations. As it is more possible and common with the help of new technologies that people produce their self-representations, the boundaries between the documentarist and the subject/ individual began to disappear. In the first person documentaries, documentarist may be in the center or may be looking from a distance to her own surrounding, so may not start the sentence with the word “I”. She may narrate stories from the society, from her own family with a personal point of view or directly may narrate her own life experiences. In this manner, as she may be identified as the camera as well as the source of the images it may be said that the screen functions as a mirror. Whether it is in a manner of confession, a diary or a social activist first person journalism, it is obviously subjective than the narrative form of documentarist telling something on behalf of someone else. Just to better understand the communicative potential of documentaries which are transforming continuously with the effects of social, cultural, political and technological changes, it is important to crystallize the narrative layers of documentarist, subject and audience, within the framework of recent advancements in digital technology enabling and facilitating self-representation practices in the film narrative. In other words, the exemplification and analysis of most recent and strong films which have met the audience would be pertinent to concretize the potential of first person documentaries as a prevalent narrative form. As it is obvious that visual media has a strong effect on the establishment of reality in the society, first person documentaries reaching masses easily with the help of the new technologies must be accepted as an important arena of social involvement, as well as an instrument of social justice. Because, the lives and experiences of ordinary people, mostly unheard and unseen, may have strong influence on the way how the facts and events are to be interpreted and be carried into the future.

Keywords
first person documentary, representation, subjectivity, mirror