Alevilik ve Yezidilik pratikte birbirlerinden farklı iki din olarak bilinmektedir. Her iki inanç hakkında pek çok araştırma yapılmış, tezler hazırlanmıştır. Söz konusu araştırmalar hem Alevilik hem de Yezidilik hakkında farklı görüşler ortaya koymaktadır. Söz gelimi Yezidiler ile ilgili yapılan çalışmalarda Yezidilik, Şeytana tapan cahil ve dinsiz insanların hurafelerden oluşturdukları bir sapkınlık, İslam dininden sapmış rafizi bir mezhep, Zerdüştlüğün devamı olan bir din, kökeni Orta Asya’ya dayanan eski bir Türk inancı ve değişik dinlerin birleşmesinden (uzlaşmasından) oluşan senkretik bir inanç olduğu şeklinde birbirlerini yanlışlayan farklı bakış açılarıyla tanımlanmaktadır. Benzer şekilde Aleviler ile ilgili çalışmalarda Alevilik, Orta Asya kökenli ve Şamanizm’in İslam ile uzlaşması, eski İran dinlerinin devamı, antik Anadolu inançlarının devamı, İslam’ın bir mezhebi, İslam dışı bir inanç vs. şeklinde tanımlanmaktadır. Ancak bu çalışmaların hiçbiri Yezidilik ve Alevilik gibi heterodoks inançların ortak paylaşımlarından bahsetmemektedir. Tanımlamada yaşadıkları benzer kaosun yanı sıra, iki inanç karşılaştırıldığında da teoride ve pratikte aralarında şaşırtıcı düzeyde benzerliklerin olduğu görülmektedir. Tarihsel arka planlarına baktığımızda yine her iki inancın aslında aynı kaynaktan beslendiğini görmekteyiz. Söz konusu ortak kaynak elbette tasavvuftur. İslam’ın erken sayılabilecek yıllarından itibaren Ortadoğu ve İran üzerinden Anadolu ve Balkanlar’a kadar geniş bir coğrafyaya yayılan sufi hareketler; şeyh, pir, derviş vb. denilen mistik önderlerin öncülüğünde İslam’ın Arap olmayan halklar arasında yayılmasını sağlamış ama aynı zamanda İslam’ın farklı inançlarla karşılaşmasından ve karışmasından dolayı pek çok farklı mezhebe ayrılmasının da zeminini hazırlamıştır. Anadolu hem bir geçiş yolu hem de kaynak olarak bu sürece katkı sunmuştur. Günümüzde dahi Anadolu, üzerinde birçok farklı inancı ve kültürü barındırmasıyla tarihsel misyonunu sürdürmektedir. Ancak görünüşte ayrıymış gibi duran bu kültürler özde ortak bir paylaşımın sentezidir. Üstelik ileride Alevi ve Yezidi söylencelerinde de görüleceği gibi bu paylaşım/ benzerlik sadece maddi/şekli değil, aynı zamanda toplumsal hafızada da karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla bu coğrafyadaki hiçbir kültürel kimlik ve inanç birbirlerinden ayrık ve yabancı değil, binlerce yıldır paylaşılan ve birlikte üretilen ortak bir kültürün sentezidir.